avnikupeli@hotmail.comTRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.
Halk arasında çok bilinen bir söz vardır. “Her şey olabilirsiniz ama yönetici olamazsınız” denir. Bu noktada spor yöneticisi kimdir? Tarifini yapalım: Spor Yöneticisi; Çağdaş yönetim karar ilke ve yöntemlerini bilen, bunları yeni ve özel durumlara uygulayabilen, sporu bilen, rakip kurumlara saygılı, spor örgütleri ile toplumsal sorunlara karşı duyarlı ve sorunlara bilimsel yöntemle yaklaşıp çözüm arayabilen, iş görenleri güdülemede ödül ve ceza olanaklarını yerinde ve zamanında kullanma bilgi ve becerisine sahip, örgüt içi ve dışı ilişkilerde alanını ilgilendiren uzmanlarla iletişim kurup, onları yönlendirecek kadar bilgili, uluslar arası ilişkilerin ülkeleri için önemini kavramış, insan ve iş ilişkilerinde etkililik bilgi ve becerisine sahip olan kişi demektir.
Ülkemizde bu geniş tarifin kapsamına giren kaç spor yöneticisi tanıyorsunuz diye sorsam? Cevabınız; 2,3 veya en fazla 5 kişi şeklinde olacaktır. İstenen bu mudur? Tabii ki hayır. Bu sayıları çok daha yükseklere çekebilmek zor olmasa gerek ama spora ve sporcuya verilen değer kadar spor yöneticiliğine de gereken değer verilmiş olsaydı şimdilerde çok daha farklı şeyler konuşuyor olacaktık.
Çok eskilerden beri çeşitli kuruluş ve kulüplerimizde sporun içinden gelmemelerine rağmen kendilerini spor yöneticiliğine layık görerek bu makamlarda oturan çok sayıda sözde yönetici pozisyonundaki kişiler ile ne yazık ki sporumuza bir yön verebilmemiz de pek mümkün olmadı.
Türkiye’de özellikle kulüpler düzeyinde yaptığım genel bir araştırma neticesinde başkanlık, yönetim kurulu ve çalışanların çoğunluğunun aidiyet ve sevgi dışında sporla fazla bir geçmişlerinin bulunmadığına şahit oldum. Peki, yıllarını spora adamış yine yılarca spor yöneticiliği dalında ön lisans ve lisans eğitimi almış mezunlarımız nerelerdeydi acaba? Bu sorunun da cevabı; “Sporun dışında ne iş olursa yaparım abi” şeklindeydi. Yani sorun; Sporla başlayan ve yoğrulan bir iş gücünün önünün kapalı olması nedeniyle zorunlu olarak başka mecralara kaymasıydı. Nişantaşı Üniversitesi’ndeki Spor Yönetimi Bölümü öğrencilerimin önce kendilerine ve sonra da hocalarına sordukları ilk soru; “Okuldan mezun olduktan sonra acaba sporla ilgili bir iş bulabilecek miyim? şeklinde. Haydi gelin, işin işinden çıkın da görelim bakalım. Bizler ne söylersek söyleyelim. “Lafla peynir gemisinin yürümediği” de acı bir gerçek.
O halde ülkemiz sporunun tüm kurum ve kuruluşlarının yanı sıra kulüplerimizde okullu spor insanlarımızın sayısını arttırmaya ne dersiniz?
Hani her şeyi devletten beklememiz gerektiğini çok sık dillendiririz ama bu noktada devletin ana ve babalığının devreye girmesini de bekleriz. Türkiye’de spor, yasal haklarla devletimizin himayesinde olduğuna göre, yeni bir yapılandırmayla özellikle tüm spor kulüplerimizde en az 2-3 spor yönetimi mezunu bulundurma şartı getirebilir ki bu da bir nebze olsun yüreklere serin bir su serpecektir.
TRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.