Betpasgiris.vip restbetgiris.co betpastakip.com restbet.com betpas.com restbettakip.com güvenilir casino siteleri casino siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu veren siteler
İSTANBUL (TSA)-Dünya ve Avrupa Şampiyonu apoletiyle Tokyo Olimpiyatları’nda ülkemizi temsil edecek Fenerbahçeli milli atlet Ramil Guliyev, TRT Spor 2’de yayınlanan “Halkadan Meşaleye” başarı öyküsünü anlattı. Şampiyon atletin açıklamaları şöyle: “Sporcu bir aileden geliyorum. Annem ve babam sporcu. Çocukluktan itibaren spor branşlarını takip ediyorum. Olimpiyatlar, Dünya Şampiyonaları… Çocukluktan itibaren spor bende aşk gibi başladı. 2013 yılında tamamen Türkiye’ye taşındık. 2005 yılından itibaren uluslararası yarışlara katılmaya başladım. Yıldızlar ve gençlerde derece yaptıktan sonra, dünya seviyesinde derece yapabileceğimi hissediyordum ve bunun için bir şeyleri değiştirmem lazımdı. Azerbaycan’da spor yapmak için çok iyi şartlar yoktu. 2009 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü adına yarışmaya başladım. Burada şartlar daha iyiydi. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün desteğiyle Türkiye’ye taşındık ve Türkiye adına yarışıyoruz.
Bazı insanlar şanslı olabiliyor, zorluk çekmeden bir şeyleri kazanabiliyorlar ama bir şeyi kolay kazanınca insan onun değerini bilmiyor. Kazanıyor ve hemen kaybediyor. Ben kazandığım şeyleri zorlukla; çok çalışıp kazanıyorum ve bunun değerinin farklı olduğunu hissediyorum.
FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BENİM İÇİN AİLE GİBİ
Fenerbahçe Spor Kulübü benim için sadece spor kulübü değil. Benim için aile gibi. Benim için her şeyi yapıyorlar. Sadece futbola değil, diğer sporlara da destek oluyorlar. Bu basit bir destek değil. Sporcunun hayatı tamamen spor. Sabah erken saatlerde kalkarak çalışmaya başlıyoruz. Günün 24 saati çalışıyoruz, diyebiliriz. Uyku da bizim için toparlanma süresi. Hayatımızın yüzde yüzü spor. Fenerbahçe Spor Kulübü bana bu imkanları verdi ve iyi anımda, kötü anımda hep yanımdaydı. Sadece aileden böyle bir destek görebilirsin.
KENDİMİ BURADA YABANCI HİSSETMİYORUM
Türkiye’ye taşındıkdan sonra 3 sene uluslararası müsabakalarda yarışamıyordum çünkü aktarma periyodu vardı. Her sporcunun isminin önünde bir bayrak var. Her sporcu kendi ülkesini temsil ediyor. Ben de Azerbaycan’dan geldim. Aynı milletiz. Çok büyük fark hissetmiyorum. Farklı bir şehre gidince nasıl bir farklı oluyorsa, ben de sadece öyle bir fark hissediyorum. Kendimi burada yabancı hissetmiyorum ve milletimizi yurt dışında temsil ediyoruz.
YAPTIĞINIZ İŞTE EN ÖNEMLİSİ KENDİNİZE İNANMAK
Bana çok yerde çok kişi ‘sen onu yapamazsın’ diyordu. Ben de ‘niye yapamam?’ diye soruyordum. Cevap olarak da ‘Türklerde olmaz öyle bir şey, koşmaz. Kimse koştu mu, koşmadı’ gibi şeyler söylüyorlardı. Ama ben ‘neden olmasın, ben yaparım’ dedim. Yaptığımız işte en önemli şey kendine inanmak ve yaptığın işe inanmak. Bir sene sonra olmazsa beş sene sonra olur, beş sene sonra olmazsa 10 sene sonra olur. Bu dünyada olmayan bir şey yok. Ben çok mutluyum. Çünkü böyle bir spor dalında Dünya Şampiyonu olmak çok başka bir duygu.
Biz, 24 saat çalışıyoruz ve başarılı sonuçlara imza atmış olmak bizi motive ediyor. Kazandığım yarışların insanları mutlu ettiğini görünce kendim de çok mutlu oluyorum. Bu benim için en önemli nokta.
Olimpiyat 4 yılda bir yapılıyor. O anı sadece dört yılda bir yakalayabilirsin. Ayrıca o seviyeye çok hazırlanarak gidiyoruz. Buradaki en önemli nokta da hata yapmamak! Yani teknik ve taktik olarak hata yapmamak. Bir söz vardır, sen kendini içten yakıyorsun ve o enerjiyle çok strese girince kendi kendini yakabilirsin. O oldukça önemli. Psikolojik olarak kendini tutabilme ve toparlayabilme noktasında bir tecrüben olmalı.
Bana sosyal medyadan yazanlar oluyor, büyük destek veriyorlar. Bu gerçek anlamda çok büyük bir destek. Bu da bana büyük enerji veriyor. Önemli olan insanları mutlu etmek. Çok insan vardır ki, ‘Ben spora yarın başlarım, hafta başından itibaren başlarım’ gibi şeyler söyler. Belki ben koşunca o insanlar da (ilham alarak) aynı gün başlar spora diye düşünürüm. Her insanın hayatında sporun olması lazım çünkü ne kadar spor olursa o kadar sağlıklı olursunuz.”