avnikupeli@hotmail.comTRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.
Ülkemizde spor denilince ilk akla gelen Futbol ve Basketbolda elin Milli Takımları ve oyuncuları çağ atlarken, bizim Milli Takımlar bırakın çağı takip etmeyi, lejyonerleriyle bile çağın gerisinde kaldı..
Büyük ümitlerle ve büyük dolduruşlarla katıldığımız Euro 2020’de, adeta 1970’li-80’li yılların futbolunu hatırlatan oyun şeklimizle, grubumuzda SIFIR ÇEKEREK ve kalesinde en çok gol gören Milli Futbol Takımı olarak eve erken dönüş yaptık. Futbolumuzdaki kötü gidişatımıza ve anlamsız oyunumuza çare bulmak adına Avrupa’da top koşturan lejyonerlerimize sarıldık ama o da yaramıza merhem olamadı. Egoları tavan yapmış ve Milli heyecan hırsları kesintiye uğramış bu oyuncularımız şampiyonayı doğru dürüst 4-5 pas bile yapamadan ve İtalya Seri A’da Sassuolo takımının formasını giyen 22 yaşındaki Mert Müldür dışında rakip kalelere şut dahi atamadan, yani terlemeden tamamladılar. Şimdi Milli Takım Teknik Kadrosu, Futbol Federasyonu Yetkilileri ve Oyuncular da bizler gibi televizyonlarının karşısında ahkâm keserek Avrupa Takımlarının modern futboldan verdikleri resitalleri seyrediyorlardır ama gördüklerinden dersler çıkaracaklarına pek de inanasımız gelmiyor.
Futboldaki görüntülerin bir benzerini de Basketbolda yaşadık. Avrupa Basketbol Şampiyonası Elemelerinde, Süper Lig’de forma giyen oyuncularımızla boy gösterdik. Birbirinden zayıf rakiplerimiz arasından zar-zor grup üçüncülüğüne tutunup son anda kendimizi finallere attık atmasına ama ortaya konulan dağınık oyun şeklimiz hiç kimseyi tatmin etmedi. Elemelerin ardından teknik kadro ve federasyon yetkilileri yaptıkları açıklamalar ile bu durumu NBA’de forma giyen oyuncularımızın yokluğuna bağlayıp, (yani kolay yolu seçip) topu Lejyonerlerimize attılar. Ardından 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları Elemeleri için Kanada’nın yolunu tuttuk. Bu kez kadromuzda büyük işler başaracağına inandığımız NBA patentli oyuncularımız Cedi Osman, Furkan Korkmaz, Ersan İlyasova ve çaylak uzunumuz Ömer Faruk Yurtseven gibi elit isimler de vardı. Tam işler istediğimiz gibi gidiyor derken, yıllardır nedense bir türlü oyuncu yetiştiremediğimiz oyun kurucu (1) pozisyonundaki devşirme oyuncularımızdan Shane Larkin’in bel fıtığının nüksetmesi nedeniyle son anda kadrodan çıkarılmasının yanı sıra yine aynı pozisyondaki ikinci oyun kurucumuz Berk Uğurlu’nun da sakatlığı ile birlikte yine dümensiz bir gemi haline döndük. (Çünkü takımda bu bölgeyi oynayacak başka bir elit oyuncumuz daha yoktu.)Olsun, nasılsa Lejyonerlerimiz var, onlar bize yeter de artar da dedik ve çıktık parkeye… Grubumuzun en zayıf halkası Uruguay karşısında çok zorlandık ama günü kurtardık. Ardından Çek Cumhuriyeti karşısında ferdi gayretlerle sonuca gittik ve tam yolu yarıladık derken, yarı finalde karşımızda komşumuz Yunanistan’ı bulduk. Yunanistan’da Nick Calates ve eski Fenerbahçeli Kostas Soloukas’dan başka elit seviyede bir oyuncu yoktu. Yani, bizim antrenörlerimizin her başarısızlığın ardından sığındıkları türde karşımızda “genç ve tecrübesiz “oyunculardan kurulu bir Yunanistan vardı. Ne mi oldu? NBA oyuncularının ağırlıklı olduğu bir kadroyla 10-0’lık bir seriyle başladığımız maçtan tam 18 sayı farkla yenik ayrılarak ve Olimpiyat hayallerini yine başka bir yaza bırakarak, eve erken dönüş yaptık. Kısaca, futbolumuzda olduğu gibi basketbolumuzda da yine “sistemsiz oyunumuz ile çağın gerisinde kalmaktan kurtulamadık.
Turnuvaların ardından Teknik Direktörümüz Şenol Güneş ve Baş Antrenörümüz Orhun Ene adeta birbirlerine nazire yaparcasına ortak bahanelere sığındılar…”Çok genç ve tecrübesiz bir takımla mücadele ettik. Lejyonerlerimizden beklediğimiz katkıları alamadık. Önümüzdeki turnuvalara bakacağız.” Kısaca, her başarısızlığın ardından yapılan bu açıklamalardan artık gına geldi. Ortada başarısızlığın başarısızlığı varken ve sorunlar sürekli hasır altı edilirken, futbolumuzun ve basketbolumuzun düzlüğe çıkacağını nasıl düşünebiliriz? Bu arada bir gönderme de Futbol ve Basketbol Federasyonu Başkanlarımıza yapalım… Beyler, şunu unutmayınız ki, federasyonlarınızın başarısı kulüp takımlarınızın başarısı ile değil, Milli Takımlarınızın başarısı ile ölçülür. O HALDE ŞİMDİ DE TOP SİZLERDE…
TRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.