Lafı fazla uzatmadan, konuya gireyim ve diyeyim ki; İzmir Büyükşehir Belediyespor’un başarılarını alkışlayın… Elbette her branşta %100 başarılı diyemeyiz ama hentbol erkeklerde gelen Türkiye Kupası’nın ardından 17 yıl sonra İzmir’le yeniden buluşan “Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi Şampiyonluğu” gerçekten harika oldu… İşte özlenen başarı bu… En anlamlısı. TV’de finalin ikinci karşılaşmasını izlerken, salonda bulunan ve maçı seyreden BAKAD Başkanı Sezayi Erdül, periyot sonlarında telefonla durumu aktarıyordu ki, devre arasında “Sezayi rahat ol. Maçı TV’den seyrediyorum. Şampiyonluk İzmir’e geldi” dedim… Basketbol bilgime güvendiğini biliyorum. Yine de Teknik Komiser (Gözlemci) ve yılların hakemi olduğundan adeta bu işin kurdu… “Başkan hiç belli olmaz” cevabını verdi. Kendince haklıydı. Nedenine gelince, tekerlekli sandalye basketbolda engel derecesine göre puan sistemi var. İsterseniz bu konuda size biraz bilgi vereyim. Puanlama, fiziksel engeli olan ve tekerlekli sandalye basketbolu oynamak isteyen kişilere, federasyonun belirlediği puanlamacılar tarafından yapılan işlemdir. Puanlamayı yapan kişi tekerlekli sandalye basketbolu oynamak isteyen şahsı fiziksel muayeneden geçirerek engel derecesine göre puanlar. Bu puanlamada kişiye engel derecesine göre 1,0 puan ile 4,5 puan arası herhangi bir puan verilir. Verilen puanlar 1,0 den 4,5’a kadar 0,5 artarak gider. Oyun kuralları saha içindeki beş oyuncunun toplam puanını maksimum 14 puanla sınırlandırmıştır. Böylece oyunun, engel derecesi düşük 4,5 puanlık beş oyuncuyla oynanması engellenmiş, engel derecesi yüksek oyuncuların da oyunun birer parçası olmaları sağlanmıştır. Puanlamanın gerekçesi, engel derecesi yüksek sporcuların da engel derecesi düşük olan sporcular kadar saha içinde süre almaları için onlara şans vermektir. Sonuç olarak; 4,5 puanlık iki oyuncu 3,0 puanlık bir oyuncu ve yanlarına 1,0 er puanlık iki oyuncu koyarak toplamda 14 puan ile iyi bir takım sahaya sürebilirsiniz. Bu nedenle de kadro derinliğinde engel derecesine göre iyi oyuncuların olması şart. Eğer bu yoksa ilk beşten sonrası zayıfsa, olası sakatlık, 5 hata ile oyundan çıkması saha içi dengelerini çok değiştiriyor. Bunları bilmeme rağmen Sezayi’ye “Sen telefonu kapat. Arkana yaslan, rahatına bak ve izle. Sonunda bir İzmirli olarak şampiyonluğu doyasıya yaşa” dedim… Nitekim de bir kez daha haklı çıktım… Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi: “Haklı olmak, haklı olduğunu bilmek, bir insanı bir ordu içinde bile güçlü yapar.” Bu şampiyonlukla yıllar öncesine gittim… 22-25 yıl önceleriydi… İzmir Büyükşehir Belediyesi Tekerlekli Basketbol Takımı peş peşe 105 maçı kazanarak “Üst üstte maç kazanma rekoru” ve bir maçta en fazla sayı atma (174 sayı) ve bir maçta en az sayı yeme (4 sayı) rekorlarını elinde bulundurduğu dönemlere… O günler bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti… İzmir’in en güzel gülen ve en çok çok ağlatan “Efsane Başkan” Ahmet Priştina’yı, eşi, oyuncuların “Mine Ablası”nı (Mine Priştina), güzel insan, kulübün başkanı rahmetli Safter Karabağlı’yı, dönemin İBSB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı rekortmen atlet Semra Aksu’yu, Kulübün Koordinatörü, yılların eskimeyen dostu Yaşar Hocamı (Yaşar Ergün), antrenör Harman Yazıcıoğlu’nu, yönetici Demir Eryaşar’ı ve diğerlerini anımsadım… Benim de yönetici olarak içinde bulunduğum bu ekiple “Türkiye Rekorları”nı alt üst, Avrupa ve Dünya Rekorlarını param parça ettik… İnanılmaz başarıyla büyük ses getirdik. Az günlerim, gecelerim geçmemişti, rekor kıran engelsiz kardeşlerimle… Bir kez deplasman dönüşü otobüsle kaza atlattık… Aklıma bile getirmek istemiyorum. Ne günlerdi… Efsane Başkan Ahmet Priştina bir gün “Sağdıcım, yenmediğiniz takım kaldı mı, işin sırrı nedir?” diye sormuştu… “Liderimiz ve ekibimiz güçlü. Yol göstericiler var… Sonrası Dostluk, arkadaşlık, kardeşlik… Yüreği İzmir için atan gerçek cengâverler, önünde engel tanımayanlar. Sahada, salonda, statta başarı böylece de geliyor” demiştim… Verdiği cevap halen kulaklarımda: “Sen gazetecilikten sonra bu spor yöneticiliğini de kaptın…” Dedim ya… Lider ve ekip iyi olunca… İşte yıllarca rahmetli Safter Başkanın özverili çalışması, Yaşar Hoca’nın spor yöneticiliğindeki zekâsı, Harman’ın oyunculara hükmetmesi ve saha için oyun okuması önemli faktörlerin başında geliyordu. Üstelik o dönem tüm takımlar eşit düzeydeydi. Son sıradaki İzmir haricinde tüm takımları yenebiliyordu. Birinci belliydi ama ikincilik şansı için herkes eşitti. Nedeni de neredeyse tüm takımların güçlü olmasıydı. Biz ekip olarak Albert Einstein’in “Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur” sözünü aklımızdan hiç çıkarmadık. Zor olanı başardık! Sadece bu branşta değil ki… Yazarsam, diğer satırlara yer kalmayacak. O nedenle lütfen arşivlerden yararlanınız… Başarısız olan bir tek branş bile yoktu. Hepsi zirveye çıkmıştı. Üstelik alt yapılar, spor okulları cıvıl cıvıl kaynıyordu… Neredeyse iğne atsan yere düşmeyecekti. O günlerden bugünlere gelinmesi için tam 17 yıl geçti. Bu arada neler yapıldı da şampiyonluk gelmedi? Ve neden şimdi?.. Artık bu soruların cevabını siz almaya veya vermeye çalışın… İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan Tunç Soyer ile yeniden yapılandı. Genelliği belediye dışından ve bürokrat, çalışmalardan oluşan bir yönetim ve diğer kurullar oluşturuldu. Elbette yönetimin tasarrufları kadar oluşturulan bütçe de çok ama çok önemli? Acaba İzmir Büyükşehir Belediyespor’un bütçesi ne kadar? Bir de bütçe dışı harcamalar var mı? Nereden, nasıl geliyor? Miktarı? Bir de bu bütçe, tesisler ve olanaklar başka bir amatör kulübün elinde olsa acaba ne olurdu? Biz spor adamları bunu da düşünmeden edemiyoruz… Aynı statü ile dernekler yasasına göre kurulan sıfır bütçeli bir ekibin Türkiye Çapındaki başarıları mı, yoksa sıfırı bol, sınırsız imkânlarla mücadelesini sürdüren belediye kulübünün başarısı mı daha kutsaldır? Cevapları hem kolay, hem de çok zor… İmkânsız değil ve üstelik bilinen gerçek! İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü tekerlekli sandalye basketbol, hentbol (erkek ve kadınlar) takımlarının yanı sıra buz pateni, eskrim, atletizm, triatlon, okçuluk, judo, güreş, yüzmede büyük başarılara imza atıyor. Ampute futbolda yabancı oyuncu transferlerine rağmen, şampiyonluğun gelmemesi kadar bir üst lig için yola çıkan kadın basketbol takımının bölgesel lig final grubunda “üçte sıfır” yaparak son sırada kalması üzüntü verici. “Beş parmağın beşi bir olmaz” derler. Gerçekten yönetimlerde uyum söz konusu. İzmir Büyükşehir Belediyespor’un yönetim ile idari kadrosundaki huzursuzluk zaman zaman sosyal medyaya kadar yansıyor. Bunların da zamanla giderileceğine eminim. Ama bir gerçekte var ki; halkın parasını har vurup harman savurmalarına hiç kimse izin vermez. Vermemeli… Elbette denetlemek şart! Kulübün en büyük gücünün Tunç Soyer’in spora bakış acısı kadar, belediyede sporun başına getirdiği Gençlik ve Spor İşleri Daire Başkanı Hakan Orhunbilge olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Kulüp başkanı ile kol kola çalışan, hemen hemen her olayı, maçları yerinde izleyen genç daire başkanının varlığını yok sayamayız! En büyük güç olsa gerek… Hintli oyun yazarı Şudreka’nın dediği gibi “Güçlü kişi inandığı yolda etrafa rağmen yürüyebilendir.”