Türk Spor Ajansı

BUYRUN SİZ YAPIN!

A+
A-
12.03.2023
99
ABONE OL

Futbol konusunda bilgi hazinemiz en az bir antrenör kadar mükemmeldir; ne var ki halı saha da ısınırken arka adalemizden sakatlanır, “keklik gibi sekerek” sahayı terk ederiz.

Hastalığa teşhis konusunda bilgimiz doktorları kıskandıracak kadar mükemmeldir; bir insanda olan veya olabilecek hastalıkların teşhisini eksiksiz ve hatasız koyabiliriz. Ne var ki, iş ilaçların içeriklerine gelince dilimiz tutulur, “üzerinden vişne resmi olan” der, kıvırırız.

Oyun kuralları konusunda bilgimiz hakemler kadar mükemmeldir; maç izlerken en doğru kararı biz veririz. Ne var ki, iş halı saha da bir maç yönetmeye gelince elimiz ayağımıza dolaşır, maçı tamamlamadan düdüğü fırlatır evimizin yolunu tutarız.

Dini terimler konusunda kelime haznemiz hayret uyandıracak kadar mükemmeldir; cennet-cehennem, helal-haram, günah-sevap, farz-sünnet, cami-türbe, din-iman tüm dini terimleri bir çırpıda eksiksiz ve hatasız sayabiliriz. Ne var ki, biri yanlışlıkla “kelime-i şehadetin anlamını sorsa” elimiz ayağımıza dolaşır, işaret dilinden başka dil kullanamayan sağır ve dilsizlerden pek bir farkımız kalmaz.

Siyaset konusunda bilgimiz mükemmeldir; ülke sorunlarını en iyi biz biliriz. Ne var ki, iş kendimizi, ailemizi, işimizi yönetmeye gelince elimiz ayağımıza dolaşır, cinnet geçirir, saldırganlaşırız.

Kitap konusunda bilgimiz bir filozof kadar mükemmeldir; kavramları, akımları, şairleri en iyi biz biliriz. Ne var ki, yanlışlıkla “ne okuyorsunuz?” diye sorulduğunda, elimiz ayağımıza dolaşır, zamansızlıktan, boş zamanımızın olmamasından dem vurmaya başlarız.

Bilim konusunda bilgimiz Einstein’i kıskandıracak kadar mükemmeldir; kuramları, kavramları, tez ve makale yazmayı en iyi biz biliriz. Ne var ki, iş araştırma, sorgulama, istatistik ve yabancı dil’e gelince (ben de dahil) elimiz ayağımıza dolaşır, Türkçeyi 18 harfle konuşmaya başlarız.  

Kadın hakları konusunda bilgimiz feministleri kıskandıracak kadar mükemmeldir; cennetin anaların ayağı altında olduğunu en iyi biz biliriz. Ne var ki iş kadına gelince, kadının bir ana olduğunu unutur, şiddet uygulamaktan çekinmeyiz.

  • Antrenörün yerine “Taktik vermek”,
  • Aşçının yerine “Yemek yapmak”,
  • Avukatın yerine “Müvekkilini Savunmak”
  • Esnafın yerine “Mal satmak”,
  • Hırsızın yerine “Sıvışmak”,
  • Komedyenin yerine “eğlendirmek”,
  • Müteahhittin yerine “Bina yapmak”,
  • Öğretmenin yerine “Ders anlatmak”,
  • Sporcunun yerine “Mücadele etmek”,
  • Siyasetçinin yerine  “Oy almak”,
  • Şoförün yerine “Araç kullanmak”,
  • Taraftarın yerine “kulübe sahip çıkmak” gibi birçok konuda bizi ilgilendirmeyen konulara çok meraklıyız.

Bilgi sıkıntısı çekmiyoruz, kalıp aynı: Aşırı bir çaba gerektirmeden ‘her şeyin bir kolayı var’, ’her şeyi biz belirleyelim’, ‘her şey bize danışılsın’, ‘her şeyin en iyisine biz layığız’,   özetle her şeyi yapmak bizim hakkımız, her şey bizim denetimimizde olsun istiyoruz.

Zihinsel yapımız, fiziksel açıdan hareketli bir yaşama uygundur: Parlak bir zekâ ve ince bir espri anlayışı ile sanki her şey, sürekli birilerinin gözünden kaçmış (Hacı yatmaz külyutmaz) gibi davranıyoruz. Hiçbir şeyi görmezden gelemiyoruz. Yüreğimiz selamı sabahı kesemiyor. “Onun yararı yok, bu gereksiz, şu olmamış…” tespitimiz derin hayranlık uyandırıyor!

Hiç kimse mekaniği incelemeksizin araba tamircisi olarak çalışmayı hayal edemezken, herkes, futboldan azıcık olsun haberdar olmaksızın onun hakkında bir fikir beyan etmekte kendini özgür hissediyor.

Bu bağlamda, İnterneti Tıp Merkezi, Televizyonu Evlendirme Dairesi, Telefonu Hukuk Bürosu gibi kullanınca doğal olarak her evden bir “Lokman Hekim, Cumhurbaşkanı, Muhalefet Partisi Başkanı, Milli Eğitim Bakanı, Teknik Direktör, Uzman Doktor, Hâkim, Avukat, Teknik Direktör, Hakem…” çıkıyor.

Ama hiçbir şey üretmiyor, nefes ve zaman tüketiyoruz!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.