bahrivreskala@gmail.comİstanbul-İzmir Gençlik ve Spor e. İl Müdürü, TMOK Konsey Üyesi, İzmir KulüplerBirliği Kurucu ve Danışma Kurulu Üyesi, Türkiye Futbol Adamları Derneği İzmirŞube Başkanı, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, Ege Tenis Eğitim VakfıKurucu Üye ve Başkanı, Atletizm, Futbol, Masa Tenisi, e. Hakemi, Atletizm, SualtıYüzme Federasyonları e. Üyesi.
Sporda özerklik nedir? Özerklik, spor kulüplerinin ve federasyonların, desteklerini açık yollarla temin etmelerini kabul etmesi anlamında yorumlanmaktadır. Ülkemizde ne zaman ve hangi spor dalında başladı diye baktığımızda; 23 Nisan 1923 tarihinde Ülkemizde futbol faaliyetlerini yürütmek için kurulan Türkiye Futbol Federasyonunu (TFF), görüyoruz. Neden diye incelediğimizde; spor faaliyetlerinde gözetim ve denetimin sağlanması amacıyla spordan sorumlu Devlet Bakanlığı’nın “ilgili kuruluşu” olarak değerlendirilmesinin uygun, gerekli ve isabetli olacağı benimsendi. Devamında Futbolun yarattığı parasal değerlerin giderek büyümesi, bütün dünyada spor dalları içinde en popüler spor dalı olarak kabul edilmesi ve giderek ilginin artması, yaygınlaşması, lokal federasyonlar nezdinde bu spor dalının bağımsız bir yapı içerisinde yönetilmesiniN zorunlu olduğu görüldü. Bu düşünceler ışığında, 17.Haziran.1992’de, Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Yılmaz döneminde, 3813 sayılı Kanunla Türkiye Futbol Federasyonu özerk hale getirildi. Özerk olmadan önce TFF Başkanları doğrudan Spor Bakanı tarafından atanıyordu. 1992 yılında Türkiye Futbol Federasyonunun özerkliğe kavuşmasıyla, Futboldaki gelişim ve değişim, futbolun sadece bir spor dalı olmadığını da ortaya çıkartmış oldu. Futbolun yarattığı parasal değerlerin giderek büyümesi ve futbola olan ilginin artarak yaygınlaşması, lokal federasyonlar nezdinde bu spor dalının bağımsız bir yapı içerisinde yönetilmesini zorunlu hale getirdi. 17.Haziran.1992 tarihinde kabul edilen ve hayata geçirilen 3813 sayılı Kanunla Kanunun 1. maddesinde, “futbol faaliyetlerini millî ve milletlerarası kurallara göre yürütmek, teşkilatlandırmak ve Türkiye’yi futbol konusunda yurt içinde ve yurt dışında temsil etmek üzere özel hukuk hükümlerine tabi, tüzel kişiliğe sahip, özerk Türkiye Futbol Federasyonu kurulur. Faaliyete geçtiği günden beri özerk Futbol Federasyonu, faaliyetlerini büyük bir başarıyla sürdürür “ifadesi yer almıştır. 1992 yılında seçimle işbaşına gelen ilk Türkiye futbol Federasyonu (TFF) Başkanı Şenes Erzik olmuştur.
Özerkliğin ardından 1996 yılında uygulamaya konulan Havuz Sistemi ile kulüplerin naklen yayın gelirleri yüz milyon dolarlarla telaffuz edilen boyutlara ulaştı. Daha sonraki yıllarda, özellikle Milli Takımımızın elde ettiği başarılar, sponsorluk yolunu açmış, Türkiye Futbol Federasyonu dev anlaşmalarla futbol ekonomisinde milyonlarca dolarlık bir katma değer oluşturmuştur. Futbol ekonomisinin önemi, kulüpler tarafından da anlaşılmış, sponsorluk gelirleri bu alanda da devreye sokulmuştur.
Resmi olarak yürürlüğe girdiği 1992 yılından önce, zamanın TFF Başkanı Mustafa Kemal Ulusu tarafından da özerlik hususunda bazı çalışmaların yapıldığına, ilk adımın atıldığına şahit olduk. İlk özerlik TFF kanunu ile galibiyete 3 puan kararlarını alan, 1984 yılında görevde olan TFF Başkanı Mustafa Kemal Ulusu Federasyonu’dur. Hatta bunun için Başbakanlıkta dönemin Başbakanı rahmetli Turgut Özal’ın başkanlığında yapılan toplantıda konu tartışıldı. Daha sonra ilgili tüm kulüp başkanları ve de futbol camiasının üst düzey yöneticileriyle futbol şûrası gerçekleştirildi. Toplantılarda özerk TFF faaliyetleri ele alınmış, konuşulmuş, tartışılmış ve sonunda da uygulama kararı alınmıştı. Ancak henüz özerklik olmadığı için alınan kararlar o dönemlerde Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nce, sonra da Milli Eğitim ve Gençlik Spor Bakanı tarafından onaylanıyor ve yürürlüğe giriyordu. Bu tarihi kararla birlikte, futbolumuzda devrim gibi, galibiyete 3 puan kararı da ne yazık ki kabul edilmedi ve reddedildi. Bu önemli tarihi kararların reddedilmesi nedeniyle TFF Başkanı Mustafa Kemal Ulusu görevinden istifa etti. Ne yazık ki; hem özerklik kanununu, hem de 3 puan kararını kabul etmeyip reddedenlerin, daha sonra 1992 yılında TFF de görev almaları ile konu tekrar gündeme alınmış ve kabul edilmiştir. Ancak 1992 yılında çıkan özerklik kanunu aradan geçen 34 yılda günün koşullarına göre bir kez daha değerlendirilmelidir diye düşünüyorum. Zira TFF’nin dışında kurulan Kulüpler Birliği Vakfı özellikle son zamanlarda TFF Yönetimine aşırı derecede müdahalelerde bulunmaktadır. Bu müdahaleler maalesef bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmekte ve üzücü açıklamalar, olaylar yaşanmaktadır.
Benzer bir özerklik yaklaşımı da İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü görevim sırasında gayri resmi olarak 1985-1986 futbol sezonunda tarafımdan hayata geçirildi. Özerklikten önce TFF Başkanları seçimle değil atama ile geliyordu. Bu nedenle tüm spor faaliyetleri Spor Bakanlığına bağlı olan, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, devamında illerde Genel Müdürlük adına, Gençlik ve Spor İl Müdürlükleri tarafından yürütülüyordu. Buna bağlı olarak Ankara’da “Merkez Danışma Kurulu”, illerde “Bölge Danışma Kurulları” vardı. Bu kurullar Gençlik ve Spor İl Müdürünün de bağlı olduğu Vali Beyin Başkanlığında, sporla doğrudan ilgisi olmayan bazı İl Müdürlerinin katılmalarıyla oluşuyordu. Müsabaka bilet ücretleri de Vali Beyin Başkanlığında oluşan, “Bölge Danışma Kurulunca” tespit ediliyordu. Esas sorumlu olan kulüplere danışılmıyordu bile. Ancak kulüplerin giderleri de düşünülmeliydi. En doğru bilet fiyatının ne olacağını, en iyi icraatın başında olan Kulüp Başkanları biliyordu. Daha önce futbol kulübü yönetimlerinde görev almış, spordan sorumlu resmi bir yetkili, Gençlik ve Spor İl Müdürü olarak bu konuda kulüp başkanlarının da fikirlerini almanın daha doğru olacağını düşündüm. Bağlı olduğum zamanın İstanbul Valisi rahmetli Nevzat Ayaz’a, bilet fiyatlarının tespitinde Kulüp Başkanlarının da fikirlerinin alınmasının doğru ve uygun olacağını belirttim. Kulüp Başkanları ile birlikte tespit edeceğimiz bilet fiyatlarının Bölge Danışma Kurulunda onaylanmasını daha adil olacağını söyledim. Spora çok değer veren rahmetli Nevzat Ayaz Valim bu durumu olumlu karşıladı ve bana toplantını yap dedi. Akabinde hemen İstanbul’daki dört kulüp Başkanını toplantıya davet ettim. Toplantıya Beşiktaş Futbol Kulübü Başkanı rahmetli Süleyman Seba, Fenerbahçe Futbol Kulübü Başkanı rahmetli Fikret Arıcan, Galatasaray Futbol Kulübü Başkanı rahmetli Prof.Dr.Ali Uras ve Sarıyer Futbol Kulübü Başkanı Erdal Aksoy katıldılar. Toplantıda 1985-1986 sezonu bilet fiyatlarını birlikte tespit edelim dediğimde inanamadılar. O kadar ki, Devlet’te uzun yıllar görev yapmış olan rahmetli Süleyman Seba ayağa kalkarak, “Müdür Bey, sen ne dediğinin farkında mısın? Emin misin, bunu yapabilecek misin?” diyerek beni tebrik etti ve teşekkür etti. Bu olay o güne kadar hiçbir ilimizde yapılmamıştı. Bilet fiyatlarını kulüp başkanları ile ortak kararla birlikte tespit ettik. Alınan ortak kararı rahmetli Valim Nevzat Ayaz’a ilettim. O gün tespit edilen bilet fiyatları Bölge Danışma Kurulunda aynen kabul edildi. 1985-1986 futbol sezonu öncesinde Kulüp Başkanları ile birlikte yapılan bu işlem, futbol camiası tarafından takdirle karşılandı ve gayri resmi “özerkliğe” atılan ilk adımı olarak değerlendirildi.
Sporda özerklik modern dünyanın uyguladığı ve kabul ettiği bir uygulamadır. Ancak özerk olmak, kulüp başkanlarının kulüplerini ağır borç yükü altına koymaları değildir. Ne yazık ki Ülkemizde bu tür borçlar görülmekte ve yaşanmaktadır. Şu anda bile dört kulübümüzün borcu 30 milyar TL’ye yaklaştı. Bu durum futbolumuz adına çok üzücüdür.
Kulüplerin, Kamuyu Aydınlatma Platformuna (KAP) gönderdikleri finansal durum raporlarına göre, 31 Ağustos 2023 itibarıyla borçları; Birinci sırada Galatasaray’ın, (Sportif AŞ), dernek ve diğer ilişkili şirketler/taraflar hariç toplam borç, 9,59 milyar TL. , ikinci sırada 8,63 milyar TL. Fenerbahçe’nin (Futbol AŞ), üçüncü sırada 7,05 milyar TL. Beşiktaş’ın (Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ). Dördüncü sırada 4,66 milyar TL. Trabzonspor’un (Sportif Yatırım ve Futbol İşletmeciliği AŞ) borçlu oldukları görülmektedir. Kulüplerin alacakları (varlıklar), toplam borcun yarısı bile değil. Kulüplerin toplam 29,93 milyar liralık borcuna karşılık alacak toplamı, ilişkili taraflardan (Dernek ve bağlı şirketler) alacaklar hariç 12,45 milyar TL. dir.