rcengiz1965@gmail.com01.06.1965 Diyarbakır doğumlu. Lisans, Yüksek lisans ve Doktora eğitimini: Ankara Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor A.B.D.’da tamamladı.Ulusal ve uluslararası bilimsel Kongre ve Sempozyumlarda 84 bildirisi bulunmaktadır.Ulusal ve uluslararası spor bilimleri dergilerinde 45 yayınlanmış makalesi yer almıştır.“O Küçe Senin Bu Küçe Benim”, “Kulübümüz Köklü, Camiamız Büyük Allah Kerim”, “Köşeli Yazılar”, “Top Patladı Şimdi Onarma Zamanı”, “İletişim”, “Sporda İletişim”, “Futbolda Yıldırma” ve “Her Sorun Futbola Gol Oluyor” kitaplarını yazdı.TBMM ve bazı bakanlıklarda çeşitli komisyonlarda görev aldı.Birçok ödül sahibi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan yazar evli ve iki çocuk babası.
2020 Tokyo olimpiyatlarında karate branşında aldığımız 5 madalyayı çıkardığımızda 2024 Paris olimpiyatlarında toplamda aldığınız 8 madalya ile istikrarımız devam ediyor!
Geçmiş oyunlarda başarısız olduğumuz badminton, bisiklet, eskrim, judo, kürek, modern pentatlon, yelken ve yüzmeye tarihi başarılara imza attığımız cimnastik, güreş, halter ve tekvando eklendi.
Basketbol, binicilik, futbol, golf, halter, hentbol, hokey, ragbi, tenis, triatlon ve erkek voleybol branşları ve Paris 2024 OCOG önerisiyle kabul edilen break dans, kaykay, spor tırmanış ve dalga sörfü sporlarda olimpiyat vizesi alamadık.
Badminton, Bisiklet, Eskrim, Judo, Kürek, Masa tenisi ve Modern pentatlon sporcularımız olimpik düzeyinin altında kaldı.
En iyi puan ve kendi performans değerlerine erişemeyen sporcularımız oldu. Güreşte madalya umudumuz Rıza Kayaalp’i dopingle, Busenaz Sürmeneli, Ferhat Arıcan, Mete Gazoz ve Yasemin Adar’ı anlata anlata bitirdik!
Kadın boksörler Buse Naz Çakıroğlu, serbest güreşte Taha Akgül ve Buse Tosun Çavuşoğlu, tekvandocu Hatice Kübra İlgün istikrarını koruyan sporcularımız oldu.
Atıcılık, Boks, okçuluk ve tekvando branşlarında madalya kazanmak güzel, atletizm, kadın voleybol, yelken ve yüzme sporcularımız umut vericiydi.
Bu sonuçlar, birçok branşta tesisler kötü kullanılmış, istatistikler gerçekçi tutulmamış, planlar ve bilimsel çalışmalar doğru yapılmamış yani dört yıllık hazırlık dönemi israf edildiğini gösteriyor.
Başarısızlık sadece madalya ile sınırlı değildi.
Rakiplerimize yenildik; bilim, çağdaş spor yönetim, spor teknolojisi, reklam ve pazarlama, medya ve iletişim alanlarında yeniktik.
Oyunlarda kullanılan; top, raket, sırık, kürek, bar, paralel, kask, eldiven, forma veya şort gibi spor malzemeleri içinde marka değeri olan bir ürünümüz yoktu.
Yayıncı kuruluş biz değildik.
Olimpik kurullarda parmak sayısını geçmeyecek kadar yönetici ve hakemimiz vardı.
Neden?
2020 Tokyo Olimpiyatlarından sonra 2024 Paris Olimpiyatları için yaptığımız dört yıllık plan ve projelerin başarısızlığa uğradığını söyleyebiliriz.
Başarısızlığa mazeret aramak spora anlam sporcuya değer katmıyor.
Olimpiyatlar bize bir şeyler öğretmemiş, değişen bir şey yok. Bu yokluklar çok yönlü olimpik başarısızlığımızın önemli bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu başarısızlık, Türk spor yönetiminin özeti gibi görünse de Frederic Beigbeder’in: “Sonu kötü biten her şey kötü değildir” sözü önemli fikir veriyor.
Ne yapmalıyız?
Olimpiyatlarda sadece sporcular bir ülkeyi temsil etmez. Paydaş kurum ve kuruluşlar, bilim ve teknoloji, medya ve iletişim gibi unsurlarında temsil görevi vardır.
Başarısızlık sadece sporcunun performansı ile ilgili bir sorun, anlamaya ve gelişmeye açık olması gereken sadece sporcular değildir. Bu alanlarda görev yapanların tıpkı sporcular gibi olimpik düzeyde bilgi, birikim ve donanıma sahip olması ve bu yapılarda yer alması gerekir.
Sürdürülebilir bir başarı için her şeyden önce ABD, Avusturalya, Birleşik Krallık, Çin, Fransa, İtalya ve Sırbistan gibi ekol ülkelerin olimpik anlayışla bütünleşen yaşam kalitesi, liyakat ve iş ahlakı temelinde bilimsel çalışma disiplinine sahip olmak gerekir.
Bu bağlamda;
– Olimpik yönetici anlayışı; vizyon ve misyonda olimpik değer ve beklentiler oluşturmak, olimpik amaçlara uygun politikalar belirlemek ve uygulamak, toplumda olimpik kültür anlayışını yaygınlaştırmayı üstlenmek, görev ve yetki paylaşımında tercihleri “bilgili, donanımlı, adil, dürüst ve liyakatli” profesyonel insanlardan yana kullanmayı gerektirir.
Olimpik başarının, kişisel yargılarımızla değil, çağdaş yönetim anlayışının sistematik uygulanması pratikte karşılık yaratır. Mükemmel bir coğrafya ve insan kaynakları avantajını doğru kullanmak için olimpik anlayışın benimsenmesi “niteliğin artırılması niteliksiz insanların görev yapma isteğine engel için” önemlidir.
– Olimpik antrenör anlayışı; olimpik düzeyde bilgi ve donanıma sahip deneyimli antrenörlerle verimliliği artırmak doğru sporcu seçimi bilinçli antrenman ve olimpik davranış becerisi kazandırılmasını içerir. Bu süreçte, okul ve aile işbirliği insan kaynaklarının iyi kullanması önemlidir.
Antrenörlerin bilgi noksanlıklarının giderilmesi, istihdam alanı yaratılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi yararlı olacaktır.
– Olimpik sporcu anlayışı; olimpik erdemle eğitilmiş rol model sporcularda sorun yetenekli olmak değil, yeteneği olimpik düzeyde rakiplerine karşı bir satranç oyuncusu gibi kullanabilme becerisidir.
Sporculara antrenman yaptırmakla performanslarını olimpik düzeye çıkarmak için eğitim vermek ayrı şeylerdir. Antrenmanla performans değerlerini yükseltebilirsiniz bu sporcunun olimpiyatlarda kullanacağı anlamına gelmez. Kazanımların kullanılması strateji, sabır ve soğukkanlılık gibi beceriler gerektirir.
– Olimpik hakem anlayışı; olimpik kalite de adil ve dürüst müsabaka yöneten, iletişimi güçlü, güler yüzlü ve güvenilir hakemler yetiştirmemizi gerekli kılar.
– Olimpik bilim anlayışı; spor bilim insanlarının “neden başarısız olduk?” problem cümlesine “nasıl başarılı olduk” eleştirel yaklaşımı da ekler.
Bilim inanmakla başlamaz şüphe ile başlar.
“Üniversitelerle işbirliği yapan kaç federasyon, federasyonlarla işbirliği yapabilecek kaç üniversite var?”
Sporun geliştirilmesinde yenilik arayışı ve bilimsel araştırmaların kullanılması, yetenek tanımlama ve geliştirme, tıp, biyomekanik, felsefe, sosyoloji, psikoloji, eğitim ve iletişim gibi alanlarda bilimsel bilgilerin sistematik olarak toplanması ve pratikte karşılık bulması ile ilgilidir.
– Olimpik aile anlayışı; ebeveynlerin sorumluluk alması, kararlı, sabırlı ve hoşgörülü olması çocuklarının spor eğitimine temel oluşturmasını içerir.
– Olimpik medya anlayışı; boş ve gereksiz konuşmak, lakap takmak, slogan yaratmak, müsabaka anlatmaktan çok önündeki notları veya bildiğini okumaktan, “kraldan çok kralcı!” olmaktan uzak durmayı ve önyargısız olmayı gerektirir.
Müsabaka anlatmak yasal bir görev değil, aynı zamanda ahlaki ve sosyal bir sorumluluktur.
– Olimpik endüstriyel anlayış; üretilen spor ürünlerinin iyi bir pazar payı oluşturarak benimsenmesi günümüzün rekabetçi ve küreselleşen ekonomik düzeninde sürdürülebilir başarı için gereklidir. Ayrıca yönetim, üretim, reklam ve pazarlama gibi işlevlerde spor branşları ile uyum bir imaj yaratır.
– Olimpik doğa ve çevre bilinci anlayışı; sosyal sorumluluk anlayışı olarak spor tesisleri, spor malzemeleri yapımı ve kullanımında olimpizmin eşitlik, özgürlük ve saygı ilkeleri gereğince insan, doğa ve diğer canlılar arasındaki dengeyi korumasını gerektirir. Bu anlamda spor tesisleri ve spor organizasyonları hava, su, toprak, ses (gürültü) ve çevre kirliliğine yol açmamalı, iklim değişikline katkı sunmamalı, bazı bitki ve hayvan türlerinin yok etmemelidir.
– Olimpik taraftar anlayışı; olimpik bilinçte hoşgörülü taraftarlara sahip olmayı gerekir. En ufak bir başarısızlıkta klavye kahramanlığı yapmaz. Boş yaparak, boşa konuşarak, racon veya ahkâm keserek “gereksiz” görüntüsü vermez.
Sonuç olarak, olimpik bilinçle yaşam kalitesini yükseltmeden sürdürülebilir başarı elde edi(e)mez.
Bu gereklilik sadece sportif başarı için değil, kaynak ve zamanın israf edilmemesi açısından önemlidir.
Çevreye ve insanlara zarar vermemeyi ahlaki bir sorumluluk olarak yaşam biçimi haline getirmeden, kanun ve kurallara uygun davranmadan ve sorumluluğu bir diğer sorumluluğa dayanak etmeden spor ülkesi olunmaz.
Popülist politikalar, liyakatsiz yöneticiler, yetersiz antrenörlerle olmayacağını artık anlamamız gerekiyor. Her sporcu “hata yapabilir” ama bu durumda sporcu “hatadan başka bir şey olmuyor.”
01.06.1965 Diyarbakır doğumlu. Lisans, Yüksek lisans ve Doktora eğitimini: Ankara Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor A.B.D.’da tamamladı.
Ulusal ve uluslararası bilimsel Kongre ve Sempozyumlarda 84 bildirisi bulunmaktadır.
Ulusal ve uluslararası spor bilimleri dergilerinde 45 yayınlanmış makalesi yer almıştır.
“O Küçe Senin Bu Küçe Benim”, “Kulübümüz Köklü, Camiamız Büyük Allah Kerim”, “Köşeli Yazılar”, “Top Patladı Şimdi Onarma Zamanı”, “İletişim”, “Sporda İletişim”, “Futbolda Yıldırma” ve “Her Sorun Futbola Gol Oluyor” kitaplarını yazdı.
TBMM ve bazı bakanlıklarda çeşitli komisyonlarda görev aldı.
Birçok ödül sahibi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olan yazar evli ve iki çocuk babası.