İyi olmak kolaydır…

“Geçen sene Antalyaspor’dayken Galatasaray maçımız vardı. 2-1 yenildik. Neler olduğunu hatırlarsınız. Hakem 6-7 hafta sonra Antalya’ya geldi, maçı kazandık. Hakem “Galatasaray maçını telafi ettik” dedi. Böyle şey olur mu? Kendisi söyledi, ayıp değil mi?                                                                                                                                                                                      Sergen Yalçın

“Normalde hakemlerle ilgili konuşan bir teknik adam değilim. Kazandığım bir maçtan sonra Erkan hocaya söylemek istediğim bazı şeyler var. Lütfen Türk futboluna hizmet etsin. Oyunu hızlandırmaya ve geliştirmeye, oyunculara ve teknik adamlara yardımcı olmaya çalışsın. Bunları kulübüm adına söylüyorum. Bugün aklının arkasındakileri herkesin okuduğunu bilmesini istiyorum. 5-6 sarı kart çıkardı ve 2 oyuncumu cezalı duruma düşürdü. O oyuncuları buldu. Önceliğinin Türk futboluna hizmet olması gerektiğini bilmesi gerekir. Beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattı”                                                    Çağdaş Atan   

Yukarıda Türk Futboluna hizmet etmiş ve hala etmeye devam eden iki futbol adamının bu hafta içerisinde vermiş olduğu iki beyanatı alıntıladım. Bu ve benzeri onlarca örneği çoğaltmak mümkün. Ancak esas mesele tüm bu yaşanan skandallar, yapılan itiraflar ortadayken neden sonuç alınamıyor? İşte bu sorunun yanıtını bir türlü bulamıyoruz. Mesela Sergen Yalçın’ın yapmış olduğu itiraf karşısında neden hiç bir kurum harekete geçmiyor? Neden korkuluyor? Veya neden bu sistem koruma altında tutuluyor?

Türk Futbolu inanılmaz bir kaosa doğru sürükleniyor. Karşımızda kural tanımayan bir sistem var. Türk Futbolunun paydaşları ilk önce bu sistemin varlığını inkar etti. Ancak özellikle arka arkaya yapılan yanlışlar ve bugün geldiğimiz noktada artık belirli bir camia ve ona bağlı belirli bir zümre dışında herkes mutsuz. Açık açık bir spor kulübünün kollanması ve kollanırken de göstermiş olduğu akıl mantık izan dışı tepkiler toplumun önemli bir bölümünde büyük infiale neden oluyor. Bu durum aslında yol yakınken önemli bir fırsata dönüştürülebilir.

Şöyle ki atık sadece Fenerbahçeliler değil toplum;

• Oynanacak maçlara şüphe ile bakmak istemiyor.
• Maçı yöneten hakemin atılan gole gayri ihtiyari destek vermesini görmek istemiyor.
• Gol yiyen takım oyuncusunun takımının yediği gol sonrası gayri ihtiyari sevinmesini görmek istemiyor.
• Bir oyuncunun eski takımına karşı bile isteye gol atmamasını veya gol olabilecek bir pozisyonun gol olmaması için çaba sarf etmesini görmek istemiyor.
• Maç öncesi bir başkanın bir başka takım hakkında bir ay önceden başlayan ipe sapa gelmez beyanlarını işitmek istemiyor.
• Bir teknik direktörün kamuoyunu kasıtlı ve yanlış bir biçimde algı oluşturacak şekilde bilgilendirmesini işitmek istemiyor.
• Bir teknik direktörün aleyhlerine verilmiş doğru bir karar sonrasında maç içerisinde kararı veren hakemi alenen tehdit etmesini ve bu tehdidin cezasız kalmasını görmek istemiyor.
• Bir takım lehine sarı kart, kırmızı kart, penaltı ve ofsayt kurallarının uygulanmaması ile kayrılmasını istemiyor.
• Bir kulübün başkanının milyonların gözlerine bakarak başka kulüp başkanlarını, yöneticilerini, hakemleri, hatta Türk Futbolunu alenen aşağılamasını, tehdit etmesini işitmek istemiyor.
• Hakemlerin şampiyonu, düşeni belirlediği bir düzeni görmek istemiyor.
• Türk futbolunu müesses nizam mı yönetiyor? Diye düşünmek istemiyor.
• Bir Spor Kulübünün var olduğu her branşta ADALET değil AYRICALIK beklediğini görmek istemiyor.

Toplumun büyük bir kesiminin böyle duygu ve düşünceler içerisinde olması artık birlikte harekete geçilebilmesi için önemli bir fırsatı beraberinde getiriyor. Korkmadan herkes elini taşın altına koyabilmeli, bu fırsatı Türk Sporunun geleceği açısından değerlendirmeli diye düşünüyorum. Camialar rekabetin getirdiği kısır tartışmaları geride bırakarak ortak harekete geçerse bu sadece bir spor kulübüne yapılan ayrıcalığın önüne geçmenin ötesinde Türk Sporuna yapılacak en değerli hizmet olacaktır.

Son olarak Hatayspor maçında Fenerbahçe tribünlerinin bir bölümü mevcut Başkan Ali Koç’u istifaya çağırdı. Bu protestolara katılmak istemeyen veya karşı çıkan bazı taraftarlara baskı yolu ile müdahaleler oldu. Elbette tribünlerden gelen her ses dikkate alınmalıdır, elbette protesto bir haktır, ancak; yapılması planlanan protestonun da bir amaca hizmet etmesi gereklidir. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kongresi yaklaşık 7 ay önce büyük bir katılımla gerçekleşti. Ve Kongreden Ali Koç Başkan olarak çıktı. Kongre süreci sonunda da tüm Fenerbahçelilerin memnun olduğu bir barış gerçekleşti. Aziz Yıldırım ve Ali Koç uzun bir süreden sonra tekrar bir araya geldi ve bu birliktelik halen aynı samimiyet ile devam ediyor. O halde tribünlerin ayrışmasının mantıklı bir nedeni olması gerek. Ali Koç ve yönetiminden memnun olmayan taraftarların bu memnuniyetsizliklerini samimi olarak kamuoyu önünde (Görsel ve yazılı basın) çözümleri ile birlikte ortaya koyması, seçtikleri temsilciler kanalı ile yönetim bazında bu taleplerini ve çözümlerini dile getirmesi gerekir. Fenerbahçe adil olmayan bu ortamda yıllardır mücadele ederken ve bu mücadelesinin haklılığı artık toplum nezdinde karşılık görmeye başlamışken, Fenerbahçe tribünlerinin birbirlerine daha çok kenetlenmesi yönetimi ve muhalefeti ile tek ses olması gerekliliği başarıyı beraberinde getirecek tek anahtar. Ne yönetimin ne muhalefetin ne de taraftarın birbirleri ile mücadele etmeye enerjilerini bu yolla heba etmeye hakkı yoktur.

‘’İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.’’

Victor Hugo       

Soner BARIM

sonerbarim@hotmail.com

1973 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Turizm mezunu. Profesyonel İş Hayatına 1993 yılında Asos Eden Garden Hotel’de başladı. Konak Hotel, Oran Hotel, GK Regency Suites Hotellerinde yönetici – üst düzey yönetici olarak görev aldıktan sonra, 2018 yılından bu yana Sed Bosphorus Hotel İşletmeciliğini yapmakta, bunula birlikte My Activitiy Travel adında bir Seyahat Acentası bulunuyor. Ekol Drama ve İstanbul Tiyatrosu çatısı altında amatör olarak tiyatro yapıyor.
Fenerbahçe Spor Kulübü Kongre Üyesi, Beylerbeyi Rotary Kulübü Üyesi, Değer Otizm Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi.
2001 yılından bu yana kendisi gibi Turizmci Berra Barım ile evli.