bahrivreskala@gmail.comİstanbul-İzmir Gençlik ve Spor e. İl Müdürü, TMOK Konsey Üyesi, İzmir KulüplerBirliği Kurucu ve Danışma Kurulu Üyesi, Türkiye Futbol Adamları Derneği İzmirŞube Başkanı, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, Ege Tenis Eğitim VakfıKurucu Üye ve Başkanı, Atletizm, Futbol, Masa Tenisi, e. Hakemi, Atletizm, SualtıYüzme Federasyonları e. Üyesi.
Bilindiği üzere dünyada en çok seyircisi ve taraftarı olan spor dalı futboldur. Günümüzde futbol çok büyük ve önemli bir endüstri dalıdır. Burada futbol ile ilgili tüm faktörler kullanılarak değerlendirilmekte, ortaya çıkan nihai ürün ve hizmetler birçok alanda tüketicilere pazarlanmaktadır. Görüleceği üzere futbol bir ticaret alanıdır. Ülkemizde de son yıllarda hâlen “kamuya yararlı dernek” statüsünde olan spor kulüpleri, anonim şirket (A.Ş.) olarak örgütlenerek ticari şirkete dönüştürülmektedir. Buna bağlı olarak da genel anlamda spor kulüplerinin ama özelde futbol kulüplerinin ana gelir ve harcama kalemlerine bakıldığında; gelirler olarak reklam ve sponsorluk gelirleri, yayın haklarının satışından elde edilen gelirler, futbolcu transfer gelirleri, devamında bilet satışı, özel loca ve stadyum işletme gelirleri ile ürün gelirlerinden oluştuğunu görüyoruz. Şampiyonluğa oynayan kulüplerin gelirleri çok olmakla birlikte giderleri de oldukça fazladır. O kadar ki; Süper Lig’de “dört büyük” diye adlandırılan kulüplerimizin borçları çok fazladır. Kulüplerin borçlu olmaları bana göre yanlış ticari faaliyetlerindendir.
Bütün dünyada olduğu gibi (istisnalar hariç) ülkemizde de kulüplerin neredeyse tamamında yönetimleri tarafından yapılan yanlış sözleşmelerle teknik adamlara ve futbolculara astronomik transfer ücretleri ödenmektedir. Ancak bana göre burada ters giden bir durum var. Uzun yıllar yaptığım üst düzey spor yöneticiliğimde, hâlen katıldığım spor toplantılarında sporda, özellikle futbolda teknik direktörler ve futbolcularla yapılan sözleşmelerin eksik yapıldığını ifade ediyorum. Unutulmamalıdır ki ticarette kâr-zarar vardır. Futbol da ticaret olduğuna göre burada da kâr-zarar vardır. Bana göre yapılan sözleşmelerde özellikle kâr-zarar ile ilgili bir maddenin konulması gereklidir ve şarttır. Ancak maalesef sözleşmeler, teknik direktörün ve futbolcuların lehine yapılmaktadır. Günümüze kadar ülkemiz takımlarında görev yapmış ve başarılı olamadığı için sözleşmesi feshedilen çok sayıda teknik direktör ve futbolcular ayrılırken oldukça fazla, hak etmedikleri tazminatı alarak gitmektedirler. Döviz cinsinden ödenen bu haksız kazançlar kulüpleri zor duruma sokmakta, ülkemiz dövizinin de ülke dışına çıkmasına sebep olmaktadır. Bazı meşhur teknik direktörler bu şekilde servet edinmiştir.
Bana göre yanlış olan bu tür sözleşmeyle Fenerbahçe’den ayrılan teknik direktör José Mourinho’yu gördük. Çok başarılı olduğu düşünülen Portekizli Mourinho ile iki yıllık sözleşme yapıldı. Ama beklenen başarı gelmedi, Fenerbahçe şampiyon olamadı. Bunun üzerine sözleşme feshedildi. Mourinho’ya 12 milyon Euro tazminat ödendi. Basında çıkan habere göre; Mourinho gönderilmese, Fenerbahçe’de devam etseydi, yeni bir takımla anlaşsa bile sözleşme yürürlükte olacak. Yani Portekizli teknik adam hem yeni takımından hem de Fenerbahçe’den kazanmaya devam edecekti. Böyle bir sözleşme olmaz, olamaz, olmamalıdır. Haberin doğru olduğuna inanmak çok zor. Yapılan sözleşmelerde kulüp sözleşmeyi feshederse, tazminat olarak teknik adamın sözleşme süresinin sonuna kadar alacağı ücreti ödemek zorunda. Teknik direktör başka bir takımla anlaşırsa kulüp tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtuluyor. Ama başarılı olmasa sözleşmede yazılanları alıyor. Bu durumda kulüp her zaman zarar etmiş oluyor. Madem ki kulüp şirket olarak ticari faaliyet yapıyor, bana göre başarıya göre bir madde yazılması gerekiyor. Belirttiğim gibi ticarette kâr-zarar var. Başarı gelirse sözleşmede yazılan maaşı, transfer ücreti, şampiyonluk primi ve benzer ödemeleri verilir. Ama başarı yoksa sadece görev yaptığı aylar için maaşı ödenirse kulüp zarar etmez. Ama böyle bir madde yoksa tek tarafı koruyan sözleşme olur ki ticaret anlayışına ters bir durum olur.
Bu tür sözleşmeleri yapmakla ünlü olan José Mourinho’nun geçmişine baktığımızda çok ilginç bir tablo ile karşılaşırız. José Mourinho’nun 25 yıllık teknik direktörlük kariyerinde görev yaptığı kulüplerden fesih karşılığı olarak toplamda 112 milyon Euro tazminat aldığını görüyoruz. Bu etik bir davranış değildir, “Fair Play”e de aykırıdır.
Basında çıkan haberlere göre José Mourinho’nun bugüne kadar aldığı tazminatlar: 2007 Chelsea: 21 milyon Euro 2013 Real Madrid: 20 milyon Euro 2015 Chelsea: 14,5 milyon Euro 2018 Man. United: 20 milyon Euro 2021 Tottenham: 21 milyon Euro 2024 Roma: 3,5 milyon Euro 2025 Fenerbahçe: 12 milyon Euro
Fenerbahçe Spor Kulübü ile olan anlaşması: José Mourinho, Fenerbahçe’den yıllık bir sezon için 10,5 milyon Euro (net) maaş alıyor, Yıllık: 500 milyon 430 bin lira Aylık: 41 milyon 702 bin lira Günlük: 1 milyon 370 bin lira kazanıyordu.
Oldukça yüksek bir ödeme. Fenerbahçe şampiyon olamadı, istenilen başarı yok ama teknik direktörün lehine, kulübün aleyhine tek taraflı bir sözleşme var. Başarılı olmadığı için sözleşmesi feshedilen José Mourinho, Benfica Kulübünde göreve başladı. Benfica Kulüp Başkanı Rui Costa, José Mourinho’nun yıllık maaşının 3-4 milyon Euro olduğunu ve “nadir görünen madde sözleriyle” Benfica’dan ayrılmak isterse yıllık ücretinin yarısından az bir tazminat bedelini kulübüne ödeyeceğini açıkladı.
Görüleceği üzere Fenerbahçe ile Benfica’nın José Mourinho’ya ödenen maaşında oldukça büyük fark var. Fenerbahçe’de yıllık 10,5 milyon Euro, Benfica’da 3-4 milyon Euro. Çok büyük bir fark. Bir de benim savunduğum sözleşmeye tam benzer olmasa da gittiği Benfica takımı ile yapılan sözleşmesinde; belki tarihte ilk defa, kulüpten ayrılma istemesi halinde kulübe tazminat ödeyecek. Yukarıda değindiğim gibi ülkemizde yönetimler hatalı ve eksik sözleşmeler yapıyorlar, bu da kulübün zararına sebep oluyor. Yazımın başlığında da belirttiğim gibi hatalı yapılan sözleşmeler maalesef “başarısızlığa ödül” oluyor.