ozdamarekrem@gmail.comMilli Sporculuk: Atletizmde Türkiye Rekortmeni, ISF 2. Balkan Şampiyonu, Avrupa 2., Dünya Oyunları 1., İslam Oyunları 1. Uluslararası kürsüler…Öğretmen Lisesi, Spor Akademisi Mezunu. GSGM Uzman Antrenör, GSGM İl Spor Müdürü Yardımcısı,Gazetecilik: TV Yapımcı, Yönetmen (61 adet Türkü Filmi, MagazinProgramları, Spor Programları, Haber, Drama Filmleri, Kurtuluşun İlk Kurşunları gibi belgeseller...
Alçaklı, yüksekli oyunculuklar… Takımlarımızın, teknik direktörlerimizin, futbolumuzun, takım sporlarının en büyük gailesidir…
Bu sorunla uğraşıp dururuz…
Yakın geçmişte 6-0’lık İspanya yenilgisi ile milli seviyede yaşanan sorunların temelinde bu ve bunun yanı sıra rakibi iyi etüt edip tedbirli oynayamamak var.
Ayrıca, alçaklı yüksekli oyunculuklar baskın karakteri teşkil etti.
Önümüzdeki Bulgaristan ve Gürcistan maçlarına hazırlanırken birbirine yakın ve şablon oyununu benimsemiş futbolculardan kurulu bir takım kurulmasını tavsiye ederiz…
Örneğin takımın tamamını iyi koşanlardan kurmak geçerli bir tercih olabilir…
Bir başka çok gollü mağlubiyet de Shakhtar Donetsk’in geçen pazar günü kendi evinde LNZ Cherkasy’ye 4-1’lik mağlubiyeti oldu…
Ve bu mağlubiyet ardı sıra elde edilen bir dizi güzel sonuçlardan sonra geldi…
Arda Turan’ın hayatında ilk defa yaşadığı bu olay aslında zaman zaman takımların başına gelir hep…
Aynı şey, sürpriz yenilgiler ara sıra liglerimizde de olmuştur, oluyor…
4, 5, 6 skorlu mağlubiyetleri yaşadıkları oluyor büyük takımlarımızın…
Neden?
Bu anormalliğe normal gözle bakmaktan başka çare yok…
Çünkü insan yapısı, birçok yüklenmenin, başarılı skorların ardından hiç umulmadık bir dönemin bir gününde kendini maddi manevi resetleyiveriyor…
Yani yüklemeler sonucunda 3, 4, 5 haftalık başarılı oyunculuklar sonunda bir iki hafta toparlama sürecine giriyor…
Diğer adıyla katabolizma ve anabolizma arasında bir sürece, “süper kompansasyon” dedikleri, kayıpların tamamlanması evresine giriyor…
Bu sürecin uzun olması, öncelikle birey ve sonra takım toparlanmasının uzun sürmesi kondisyon yetersizliğini; kısa sürmesi ise takım kondisyonunun iyi olduğuna işaret etmektedir.
Bireyler arasında kalite ve kondisyon farklılıklarının çok olması transfer döneminde de futbolcu antrenman disiplinine göre değişmektedir…
Bu farklılığın sayısal çokluğu o takımın başındaki antrenör için en zor eşitleme olayıdır…
Geçiş dönemini aktif dinlenme ile geçirmek gerekiyor…
Tabii bu olayı biyoritm, spor tıbbı açısından spor hekimlerinin denetiminde yönetmek en iyisidir…
Bu konunun rehabilitesi ferdi spor dallarında kolaydır…
Örneğin ben, antrenörlük yaptığım ve yıldızlar, gençler Türkiye şampiyonları çıkardığım dönemde, atletin gözüne ve genel canlılık durumuna göre “Bugün teknik atlayış yok, halter yok, sıçrama kondisyonu yok… Bugün jog, jimnastik ve 5 adet artırma koşusu yap ve jog jimnastik ile günü bitir.” derdim…
Yani yorgun olan sporcuya ilave yorgunluk yüklemezdim…
Futbolda antrenörlerin bazı sakatlık veya sezon arası hazırlık eksiği olan bazı sporculara, takım dolu dolu antrenman yaparken sadece düz koşu ve jimnastik yaptırmaları gibi…
Teknik direktör ve antrenörlerin bu nedenle bazı futbolcu ve ferdi spor dalı sporcularının gözlerinin içine iyi bakması gerekiyor ki, antrenman yükünün zamanını ve dozajını iyi ayarlayabilsinler diye…
Teknik direktör tüm futbolcularını, sporcularını çok sevmeli, adeta üzerlerine titremelidir. “Saldım çayıra…” olmaz…
“Gözlerimin içine bak da inan, senin için kimmiş yanan” şarkısının da ifade ettiği gibi antrenör sporcusunu, futbolcusunu iyi takip etmeli, esen rüzgardan dahi korumalıdır…
Böylece antrenör, antrenmanların faydasını, katkısını görebilsin…
Hedefindeki takım şablonuna, yüksek performansa ulaştırmak için; ideal atlet ve futbolcu mimarisini oluşturmak için…
Hep yükleme, hep yoğun antrenman sporcunun hamstring kasını da tepesini de attırır…
Eğlenceli bir antrenmanın sporcuya olumlu katkısını hiçbir antrenman veremez…
Yani serotonin hormonunu da gözeterek antrenman ve müsabaka yoğunluğu yönetilmelidir…
“Güle oynaya” tarzı eşsiz bir antrenmandır.
Bu arada bu güzide kurumun, Türk Spor Ajansı’nın kuruluş yıldönümünü tebrik ederim.
İyi ki doğdunuz. Nice senelere…