Betpasgiris.vip restbetgiris.co betpastakip.com restbet.com betpas.com restbettakip.com güvenilir casino siteleri casino siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu veren siteler
İtalyan filozof Papini, Einstein’a “Rölativite, fizik, evren teorilerinden hiç anlamıyorum, kısaca anlatır mısın?” diye sorar; Einstein kısa bir cevap verir: “Bir şey kımıldıyor.”
Türk tenisinde de durum bundan farklı değil: “Teniste bir şeyler kımıldıyor.”
Bu cümleyi birkaç gün önce yayımlanan yazımda kullanmıştım. Bugün aynı duygunun diplomasiye yansıyan izdüşümünü paylaşmak istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı Kupası Tenis Turnuvası’nın ödül ve kapanış töreninde, kortun sınırlarını aşan bir konuşmaya tanıklık ettim.
Göreve geleli daha 1 yılı dolmadan Türk tenisinde birçok yeniliğe imza atan ve bu değerli organizasyonun da mimarlarından Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisgil’in davetiyle katıldığım törende, sporu felsefi bir zemine taşıyan sözler yankılandı.
Servis ve Diplomasi: Belirsizlik Bağlamında Buluşma
Konuşmayı yapan isim, Dışişleri Bakan Yardımcımız Mehmet Kemal Bozay’dı.
Bozay’ı 25 yıl öncesinden tanırım. Henüz çok genç yaşta, zarafetiyle ve analitik düşünme gücüyle bürokratik hayatta dikkat çeken bir isimdi. O yıllarda kesişen yollarımız, bugün onu aynı nezaket çizgisinde, ama çok daha büyük bir sorumluluk alanında görmekle bir anlam kazanıyor.
Bozay törende, “Dış politika ile tenisin servis atışında birleştiğini söylüyorlar…” diyerek söze başladı.
Servis atılacağı anın belirsizliğini, rakibin hangi yöne gideceğini bilememesini; zihnin, kasların ve reflekslerin o anki mükemmel uyumunu anlattı; kelimesi kelimesine şunları söyledi: “Servis atılacağı zaman karşı taraf onun ne tarafa gideceğini bilemez; zihninde kaslarına vereceği emri, ciğerlerine vereceği emri ve beynine ulaştıracağı komutları değerlendirir…
Dış politikanın da bu belirsizlik sürecinde, bir tenis maçında servisi bekleyen ya da atılacak topu bekleyen bir şekilde reflekslerde buluştuğunu görüyoruz…”
Ve sonra o kısa ama etkileyici cümleyi kurdu: “Bizim bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz dış politika da; ciğerimiz sağlam, zihnimiz açık, kaslarımız kuvvetli. O yüzden güven, huzur ve büyük bir güçle bütün bu faaliyetleri yürütüyoruz.”
Bu söz, diplomasiye yalnızca bir strateji değil, bir beden disiplini ve zihinsel dayanıklılık felsefesiyle yaklaşmanın ifadesiydi.
Tenisteki servis atışı, rakibin dengesini sezmek, zamanı okumak ve doğru anda harekete geçmektir. Dış politika da aynı dengeyi ister — sabır, öngörü ve refleks uyumu.
Hareketin Ortasında Bir Düşünce Disiplini
Önceki yazılarımda “Teniste bir şeyler kımıldıyor” derken, kortta başlayan dönüşümün aslında zihinsel bir yeniden yapılanma olduğunu anlatmıştım.
Bozay’ın konuşması ise bu dönüşüme yeni bir anlam kattı: Spordaki hareket, diplomasiyle düşünce disiplini ekseninde buluşuyor.
Kısacası; hareketin kendisi artık yalnızca fiziksel değil, entelektüel bir denge arayışı haline geliyor.
Mücadele ve Zarafet
Konuşmasını Nadal’dan yaptığı şu alıntıyla bitirdi; tüm katılan sporcuları içtenlikle kutlayarak…
“Ben kazanmak için değil, mücadele etmek için oynuyorum.”
Bu cümle, tenisin de dış politikanın da özünü anlatıyor: mücadele etmek, ama zarafetle.
Kazanmaktan öte, sürecin kendisinde onurla durabilmek.
Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın açılışında ve kapanışında yer alarak spora, diplomasiye ve düşünceye aynı incelikle dokunan Sayın Bozay’a içtenlikle teşekkür ederim.
Kortta başlayan o “kımıldama”, diplomaside de aynı ruhta devam ediyor.