[email protected]Milli Sporculuk: Atletizmde Türkiye Rekortmeni, ISF 2. Balkan Şampiyonu, Avrupa 2., Dünya Oyunları 1., İslam Oyunları 1. Uluslararası kürsüler…Öğretmen Lisesi, Spor Akademisi Mezunu. GSGM Uzman Antrenör, GSGM İl Spor Müdürü Yardımcısı,Gazetecilik: TV Yapımcı, Yönetmen (61 adet Türkü Filmi, MagazinProgramları, Spor Programları, Haber, Drama Filmleri, Kurtuluşun İlk Kurşunları gibi belgeseller...
Yoğun sportif harekette oruç ve katabolizma, anabolizma süreçleri…
Güncel olduğu için hemen başında belirteyim, oruçlu iken antrenman ve müsabaka yapmak sporcu sağlığı yönünden elektrolit baz dengesini bozduğu için bilimsel araştırmalara göre tavsiye edilmiyor… Şahsen oruçluyken çok antrenman ve müsabaka yapmış biri olarak bu olayın zorluklarını yaşadım. Belki bir metod çeşidi olan “şartları zorlaştırarak antrenman yapmak” kategorisinde ele alınabilir… Ancak bu halde yine kayıplar söz konusu olduğundan, oruçlu antrenman ve müsabaka, sporcunun kan değerlerini olumsuz etkilemektedir. Yeri gelmişken belirtelim, yüksek performans sporundaki sportif hareket sonucu oluşan yorgunluk, yıkım, katabolizma, oruçluyken normal şartlara göre daha büyük oluyor… Ayrıca yıkım, katabolizma sonrası toparlanma süreci olan ANABOLİZMA süresini de çok olumsuz etkiler… Yüklenme sonrası oluşması gereken süper kompanzasyon (kayıpların tamiri, yerine konması) oluşmaz… Oluşmayınca da art arda yapılması gereken yüklemeler yapılamaz… Yine de yüklemeler yapılırsa ne olur? Sürantrene olunabilir. Sürantrene ise bir sezon hatta iki sezon kaybı anlamına geliyor… Dinimiz bu konuda milli müsabaka hazırlıkları gibi mücbir sebep ile orucun daha sonra kaza edilmesine izin veriyor… Bu yüzden milli sporcularımızın, futbolcularımızın antrenman ve müsabaka periyotlamalarında sezon geçişlerinde, aktif dinlenme dönemlerinde oruç tutmaları mümkündür… Buradan hareketle özellikle koşuya dayalı spor branşlarında elzem olan interval yüklemelerdeki toparlanma sürecine değinmek gerekiyor… Genelde bilinen koşulardaki yüklemelerde uzun yıllar boyu geliştirilen bir metod var. Aerob devamlılık üzerine anaerob devamlılığın inşa edilmesi… Yani yeterli aerob yoğunluk çalışılmadan anaerob kondisyon kazanılamaz… Anaerob intervallerde yükleme şiddeti ile hacim (çok tekrar sayısı) ters orantılı gelişir. Yani yükleme kalitesi arttıkça hacim azalır… Hacim arttıkça yükleme kalitesi azalır… Bu çalışma prensibinde, katabolizma ve anabolizma olayları ile; sporcunun doğru metod uygulaması, yeterli-yetersiz beslenmesi ve yeterince veya yetersiz spor tıbbı kullanımı olumlu veya olumsuz etkiler. Yükleme sonrası oluşan yorulma, yıkım, yani katabolizma sürecini, toparlanma süresi yani anabolizma takip eder. Anabolizma sürecinin kısa süreli olması (süper kompanzasyon süresinin kısa oluşu) sporcunun kondisyonunun, oksijen kullanabilme ve laktad direncinin iyi olduğunu anlatır… Oruçluyken bu mümkün değildir. Yeterli veya az kondisyon seviyesi; yüklemelerin yeni hacim ve şiddetlerini tayin eder. İleri sporcularda hazırlık evrelerine göre bu dozaj belirlenir… Müsabaka döneminde en kaliteli fakat az hacimli yüklemeler karakteristik özellik gösterirken, müsabakaya 8 hafta kala 3-4 haftalık hacimli kalite denilen bir yükleme evresi, müsabakaya 4-6 hafta kala dar hacimli çok kaliteli yüklemeler ve bunların da öncesinde mesafe özelliğine göre 800,1500,5000,10 bin metreciye göre farklı oksijen tamamlama özellikli geniş hacimli koşular yer alır.. Bu evrenin kapasitesini önceki dönemlerde yapılan aerob ve üzerine anaerob yüklemelerin yeterince çalışılması oluşturmaktadır. Yani branşa yönelik oksijen kullanabilme kapasitesini ve branşa yönelik kemik kas dayanıklılığını, teşekkülünü metodlu geliştirmek, iyi beslenme ve kan değeri kontrolü ile mümkündür… Anaerobik kapasite artırımı için son yapılan araştırmalar yükleme şiddeti ayarının çok önemli olduğunu ortaya koymuştur… Şöyle ki; ideal yükleme şiddeti olmazsa olmazdır. Bu ayar, yükleme sonrası ölçümlerde kanda hangi yükleme şiddetinde bir litrede 4 milimol laktad oluşuyorsa çalışılacak yükleme şiddeti odur… Yoğun antrenmanlar evresi sonunda bu yükleme şiddeti kondisyon kazanımı ile toparlanma süresini kısaltır… Yeni testlerde ayda bir gibi yeni yükleme şiddeti ölçümü ile yeni milimol seviyesi hangi şiddette 4 mm oluyor ise o yeni şiddette geçilir ve çalışmaya devam edilir… Bir anlamda yükleme ile yorgunluk, yıkım KATABOLİZMA, sonrası ANABOLİZMA toparlanma, tamir süresi azaldıkça anaerobik kapasite artıyor demektir… Oruçluyken tamir süresi toparlanması mümkün değildir. Sportif hareketle beraber, metabolizma içindeki kimyasal tepkimeleri ATP’nin ADP’ye ADP’nin tekrar ATP’ye dönüşüm evrelerindeki (adenozin tri fosfatın adenozin di fosfata ve tekrar tri fosfata, ATP’ye dönüşümündeki) olaylar, hücre kimyasının, spor tıbbının önemini ve antrenman metodolojisinde kan değerlerinin takibinin önemini oluşturur… Dolayısıyla antrenman ve müsabaka periyotlamalarında hücre kimyasının takibi, sportif performansa büyük etkilerinden ötürü büyük önem arz eder… Tabi amino asitlerin fonksiyonlarına göre ve sportif branşa göre eksik olup olmadıklarının takibi kontrolü gerekir.. Mesela bir protein çeşidi de olan “Sistein”in özellikle sıçrama ve sürat branşlarında olmak üzere tüm spor dallarında kas kasılmalarındaki rolünü ve kontrolünü iyi hesaplamak gerekir… Bu bilgiler ışığında yüksek performans sporlarında düzenli beslenme, kan değerlerinin takibi, eksiklerin süratle tamamlanması olmazsa olmazdır… Milli takım sporcularının oruç tutmaları, dine olan saygıyı ifade eder. Bu yönüyle güzeldir. Fakat, dinde oruç gibi yılda bir defa bir ay maddi manevî detoks yapmak bilimin ta kendisi olmakla beraber, yukarıda izah ettiğimiz nedenlerden dolayı yoğun sportif hareket oruçluyken yapılamaz…