“Eski Hamam Eski Tas” Yüzüne Tarık Biberovic Makyajı

(A) Milli Basketbol Takımımız, 2025 Avrupa Şampiyonası (EuroBasket) Elemeleri ilk maçında (B) grubunda bir zamanlar ayarımızdaki rakiplerimizden biri olarak adlandırdığımız İtalya’ya deplasmanda 87-80’lik skorla yenilmekten kurtulamadı.

Sonucu görmezlikten gelsek bile eski yüzlerle, eski bilindik isimlerle çıktığımız İtalya karşısında yine 5 bilinmeyenli denklemi oynadık. Yaptığımız çok sayıdaki top kaybıyla adeta kendi başımızı döndürdük. Ağır kalarak geri koşamadık. Rakibe ikinci topları ya ribauntlardan ya da elden verdik. Hücumda telaşlı oyunun yanı sıra oyuncu paylaşımlarındaki sıkıntılar gün yüzüne çıkarken, savunma zaafımız da üst düzeydeydi. Topu paylaşma yerine topu her eline alan oyuncu top benden gitsin mantığıyla çemberi dövmekten geri kalmadı, kalmasına ama bu noktada yeni yüzümüz Tarık Biberovic, eski yüzlere nazire yaparcasına maçı 27 sayı, 8 ribaund, 4 asist ve 28 verimlilik puanı ile tamamlayarak, kendisini Milli Takıma kazandıranlara teşekkürlerini iletti. Yani yine takımda ne oyunu domine edecek bir oyun kurucumuz ne de pota altını karartacak bir uzunumuz vardı. Neyse ki sadece 23 yaşındaki forvetimiz Bosna Hersek asıllı Tarık Biberovic vardı.

Kısaca, “eski hamam eski tas” yüzüne yapılan Tarık Biberovic makyajı güzel bir görüntü verdi ve adeta umut ışığı oldu. Görüldü ki denenmiş ve bir adım dahi ilerleme kaydedememiş bu eski yüzlerle bu gemi yürümüyor, hatta batma noktasında su almaya başlamış bile.

Koç Ergin Ataman’ın İtalya maçının ardından yaptığı açıklama şöyle: “Özellikle ikinci periyotta çok fazla top kaybı yaptık. Hakemlerle uğraşmaktan rakibin sertliğine karşılık veremedik. Her şeye rağmen 7 sayı ile kaybetmek İstanbul’daki rövanş maçı için bir avantaj.” Bu noktada Ergin Ataman’a sormak gerekir. Sayın Koç, topu paylaşmak ve oyun sertliği için oyuncuların fundamentallerinin iyi olmasının yanı sıra eski yüzlerin önce kendilerine sonra da takım ruhuna inanmaları veya inandırılmaları gerekmiyor mu? Ne iyi ki yeni tek yüz Tarık Biberovic vardı da farktan kurtulduk diye mi sevinmeliyiz acaba? Peki, bunları da geçtik. Son yıllarda Milli Takımda yer alan oyuncuların elit isimler olması için kendi takımlarında daha fazla süre almaları gerektiği üzerinde duruyorduk. Bu sezon Milli Formayı giyen oyuncularımızın takımlarında daha fazla oynama şansı bulduklarına şahit olmuşuz da ne değişmiş onu anlamış değiliz. Yani, ”Eski Hamam Eski Tas”

Kısa bir süre önce devşirmelerimiz Shane Larkin ve Scottie Wilbekin’den ne ummuştuk, ne bulmuştuk(!) NBA’de forma giyenlerin kaprisleriyle uğraşarak boşa kürek çekmiştik. Voleybolumuz doğru yatırımlarla ve gençlere verdiği değer ile hem Milli Takımlar seviyesinde de hem de Avrupa Kupaları’nda zirvede yer alırken, Basketbolumuz ”Eski hamam Eski tas” mantığı ile 2001 Avrupa ve 2010 Dünya Şampiyonaları ruhunu tamamen kaybetmişti. Alt yapı Milli Takımlarımız ile Dünya ve Avrupa Arenasında dikkat çeken oyuncularımızı eğitim zayiatı ile yok ettiğimiz bu noktada Milli Takımımıza alınan yeni bir yüzün (Bosnalı Devşirme) Tarık Biberovic’in bile takımın çehresini ne kadar değiştirdiği ortadayken, yeni yüzleri takıma kazandırmama yolunda ortaya konulan direnci  ve vurdum duymazlığı siz değerli okurlarımızın takdirlerine sunuyorum.

(A) Milli Basketbol Takımımızın da yer aldığı (B) grubunda İtalya’nın yanı sıra diğer rakiplerimiz; bırakın Dünyayı, Avrupa arenasında bile adı-sanı duyulmamış İzlanda ve Macaristan. En büyük korkum bu iki rakibimiz karşısında alınacak farklı galibiyetlerin, “Eski Hamam Eski Tas” mantığında kalarak, yine bir ilerleme kaydedemeyeceğimiz yönünde. Ne de olsa zahiri (yapay) galibiyetlere çok çabuk alışırız ve problemleri yine halının altına süpürmeyi bir şekilde başarırız.

Avrupa Şampiyonası Eleme Gruplarında 3’er takım bir üst tura çıkacak. Şöyle ya da böyle nasıl olsa grubumuzda bir üst tura çıkarız. Hadi bu kadroyla bir üst tura, oradan da bir üst tura daha geçtik diyelim. Sonraki turlarda veya yine şöyle veya böyle çıkacağımız devler arenasında (şampiyona finallerinde) karşımıza dişli rakipler çıkınca bu oyun mantalitesi ile neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.

Milli Takımlar hepimizin takımıdır, hepimizin bayrağıdır, hepimizin kırmızı çizgisidir. Herkesin gördüğü ama bir türlü dillendiremediği veya es geçtiği gerçekleri sık sık yazalım, çizelim ve söyleyelim ki belki bir gün DUYAN, GÖREN veya ANLAYAN olur.

SESİMİZİ DUYAN VAR MI ACABA?

Avni KÜPELİ

avnikupeli@hotmail.com

TRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.