bahrivreskala@gmail.comİstanbul-İzmir Gençlik ve Spor e. İl Müdürü, TMOK Konsey Üyesi, İzmir KulüplerBirliği Kurucu ve Danışma Kurulu Üyesi, Türkiye Futbol Adamları Derneği İzmirŞube Başkanı, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, Ege Tenis Eğitim VakfıKurucu Üye ve Başkanı, Atletizm, Futbol, Masa Tenisi, e. Hakemi, Atletizm, SualtıYüzme Federasyonları e. Üyesi.
Türk Dil Kurumundan Türkçemize “öz sever” olarak tanımlanmıştır. Abartılı bir öz önem, güven duygusuna sahip, son derece ben merkezci olan kişileri anlatmak için kullanılır. Narsist kelimesinin bir diğer anlamı ise fiziksel görünümüyle aşırı ilgilenen kişidir. Bu kişiler kendilerini sürekli olarak öne çıkarmaya çalışırlar ve kendilerini çok önemsiyorlar. Dışarıdan bakıldığında kibirli ve kendini beğenmiş olarak algılanırlar. Kendi çıkarları için başkanlarını kullanırlar. Empati yapamaz veya yapmazlar. Başkalarının duygularını ve isteklerini anlamak istemezler. Başkalarını kıskanırlar, saygısız ve kendini beğenmiş davranışlar sergilerler. Narsistler devamlı olarak kendilerini üstün ve özel görürler, başkalarını küçümserler. Narsist kişiler, devamlı olarak, kibirli, ben merkezci ve çıkarcıdırlar. Kendi çıkarları için başkalarının doğrularını ve düşüncelerini istismar eder. Başkalarını devamlı kontrol altında tutmak isterler. Duygusal olarak şefkat, empati, merhamet gibi özellikleri yoktur. Kendilerini herkesten üstün görmeleri, isteklerinin yapılmaması nedeniyle şiddete de meyillidirler. Yüksek öz güvenleri nedeniyle yeteneklerinin ve önemlerinin farkındadırlar. Bu nedenle zeki, etkileyici ve başkalarını kolay etkileyebilmektedirler. Ancak kendilerini herkesten üstün görmeleri, psikiyatrik bir rahatsızlık ve kişilik bozukluğu olarak değerlendirilmektedir. Narsist kişiler özür dilemekten kaçınırlar. Onlar için özür dilemek kendi hatalarını kabul etmek demektir. Bu da onlar için işkence kadar ağır bir durumdur.
Narsisizm veya kendini beğenmişlik. Kişinin kendi bedensel ve zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık, bağlılık veya aşırı sevmesidir. Diğer bir anlatımla kişinin kendisini herkesten üstün görmesi olarak yorumlanmaktadır. Kelime kökeni Yunan mitolojisinde kahraman olan Narkissos’tan gelir. Narkissos adını narkoza ve bir çiçek ailesi olan nergise de vermiştir. Narsisizmin ileri boyutlarda olmasına tıpta “narsisistik” kişilik bozukluğu adı verilmektedir. Viyana –Avusturya (1856 – 1939) doğumlu, psikiyatri alanında uzmanlaşmış ve modern psikolojinin öncülerinden biri olarak kabul edilen psikanalist Sigmund Freud, “narsisizmi” “dış dünyadan soyutlanan egoya (ben’e) yönlendirilmesi” şeklinde açıklamıştır. Sigmund Freud, araştırmaları, tecrübeleri ve klinik çalışmaları ile, psikolojiye yeni bir perspektif kazandırmıştır. Freud’un en büyük katkısı, psikanaliz teorisini geliştirmesidir. Bilinçaltı kavramını öne çıkarmış, rüyaların ve yanlış davranışların altında yatan sebepleri anlamaya çalışmıştır. İnsan davranışlarının psikolojik kökenlerini inceleyerek modern psikolojiyi derinlemesine etkilemiştir.
Narsizmin değişik bir şekli de Roma Sezarları, Mısır Firavunları ve diktatörlerde görülmektedir. Bu kişiler kendilerini herkesten üstün, güçlü ve dünyayı ve doğadaki olayları yaratan olarak görmekteydiler. Ancak en büyük korkuları ise güçlerini kaybetmeleriydi… Güçlerinin bir sınırı yokmuş, sonsuz imiş gibi davranmaya çalışırlar, bir çok insanı öldürmekten çekinmiyorlardı. Var olmalarına rağmen çözemedikleri sorunları, olayları, insan değillermiş, “dünyayı yaratanlar” imiş gibi çözmeye çalışsalar da aslında yaptıkları saçmalıktı. Narsist kişilikleri nedeniyle dış dünyayı anlayamaz ve algılayamazlardı. Bu durum kendilerinde korku yaratıyordu. Bu korku diktatörlüklerinde artan bir şiddet, zulüm ve yıkıcılık şeklinde ortaya çıkıyor, korkuları daha da artıyordu.
Narsist olan bu kişiler, başkalarının düşünce ve istekleri ile hiç ilgilenmiyorlar, saygı göstermiyorlar. Amaç ve hedeflerine ulaşamadıklarında bile kendilerini haklı göstermekten çekinmiyorlar. Her zaman en önde ve gözde olmak isterler. Hiçbir zaman başkanlarını düşünmezler, anlamazlar ve anlayamazlar. Dünyada sanki her şey onlar için vardır. Kendilerinden başka kişilerin fikirleri, hareketleri, davranışları amaçlarına hizmet ediyorsa sorun yoktur. Aksi olursa yapılanlar, doğru ve uygun değildir. Amaçlarına, hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamazlar ve saldırgan olurlar.
Bu kısa açıklamadan sonra, günümüzde Narsizm’i, kendini beğenmişliği incelediğimizde maalesef bir çok alanda bu durumu ön plana çıkaran bazı kişileri görmekteyiz. Her şeyden önce sorumluluk gerektiren önemli görevlere gelmiş veya getirilmiş kişilerin, davranışlarına, konuşmalarına dikkat etmeleri çok önemli ve gereklidir. Özellikle spor yönetimlerinde Narsizm’in hiç yeri yoktur ve olmamalıdır. Ama ne yazık ki bu yanlış tutumu sporda da gördük. Tüm Dünyada olduğu gibi Ülkemizde de “ Futbol “ en yaygın spor faaliyetidir. Ancak ne yazık ki, kısa bir süre önce Mayıs 2024 ün ilk haftasında Türkiye Futbol Federasyonu – TFF Yönetim Kurulu üyelerinden bir üye görsel basında; “L1 Üçgen YouTube kanalında Ufuk Kaan Karacan’ın” spor gündemine bomba gibi düşen açıklamasında futbolumuza yönelik, “Bu konuda mütevazi olmayacağım. Benim Türk Futboluna, Türk Futbolunun bana ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacım yok arkadaşlar. O konuda mütevazi olmayacağım”, özet olarak; “Benim Türk Futboluna ihtiyacım yoktur, Türk Futbolunun bana ihtiyacı vardır” dedi. Açıklamasında üzerine basa basa birkaç defa tekrarladığı bu üzücü, ayıp sözleri, şık olmayan açıklaması tüm spor kamuoyumuzdan ve futbol severlerden büyük tepki ve eleştiri aldı. Tepki ve eleştirilere rağmen bu açıklamayı yapan üye spor kamuoyundan özür dilemedi. Yıllarını spora adamış üst düzey bir spor yöneticisi olarak bu açıklamayı çok yadırgadım ve üzüldüm. Sporumuz, futbolumuz adına, yöneticiliğe yakışmayan bir açıklama. Unutulmamalıdır ki; bulunduğu kurumun Türkiye Futbol Federasyonunun – TFF nin başında “Türkiye” kelimesi vardır. Bu sıfat herkese nasip olmaz. Bu nedenledir ki bu görevlerde bulunanların konumlarını hak etmeleri ve saygı duymaları gereklidir ve şarttır. Bu üye futbolu sayesinde bu göreve getirilmiştir ve bu göreve layık olmalıdır. Bu görevler önemli ve anlamlıdır. Bu tür görevlerde olanlar bundan “onur” duymalıdırlar. Hiç kimse görevden üstün değildir. Teşekkür edilmesi gerekirken, yapılan bu tür açıklamalar üzücüdür, saygısızlıktır. Bu makamlar kişilere anlam kazandırır, sadece ülkemizde değil, dünyada tanınmasını sağlar. Çünkü böyle önemli ve onurlu görevlere kolay gelinmez. Gelenlerin bunu hak etmeleri ve sahiplenmeleri gereklidir. Futbolumuz, binlerce gencin arasında yetişen futbol insanları, yöneticileri tarafından, herhangi bir kişiye bağlı olmadan, varlığını 23.Nisan.1923 tarihinde kurulan Türkiye Futbol Federasyonu sayesinde 100 yıldır yürütmektedir ve yürütecektir. Ben olmasam futbol batar zihniyeti, futbolumuza yarar yerine zarar vermektedir. Dileğim o dur ki; ne kadar meşhur ve başarılı olursa olsun bu zihniyetteki kişilerin sporumuzun yönetildiği kurumlara getirilmemesidir. Şık olmayan bu açıklamanın yapıldığı gün, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından konu ile ilgili bir açıklama yapılması gerekiyordu.
Ayrıca haberin devamında, görsel ve yazılı basında bu açıklamayı yapan üyenin Türkiye Futbol Federasyonundan ayda 250 bin TL. maaş aldığı haberleri çıktı, yayınlandı. Üye maaş almadığını söyledi. Ama olay tam anlaşılmadı, aldıysa da bana göre yanlış. Zira bu tür görevler ücretli olmamalıdır. Türkiye Futbol Federasyonun bazı kurullarında görev yapanlara oturumlar için belli bir ücretin ödendiği haberleri yapılıyor. Bu tür görevler fahridir, fahri olmalıdır, ücret alınmamalıdır.