Altın Madalyasız Paris 2024’ün Ardından

18 dalda, 54 kadın, 47 erkek, toplam 101 sporcu ile katıldığımız Paris 2024 Olimpiyat Oyunlarını altın madalya kazanamadan, 3 Gümüş ve 5 Bronz olmak üzere toplam 8 madalya ile tamamladık. Sporcularımız böylece tam 40 yıl önce 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’nda (sadece 3 bronz madalya) da olduğu gibi yine bir yaz Olimpiyat Oyunu’nu (Paris 2024) altın madalya kazanamadan kapattı. Türkiye, Paris 2024’te madalya elde eden 91 ülke arasından ancak 64. sırayı alabildi. Ülkemiz bir önceki Olimpiyat Oyunları olan Tokyo 2020’de 2 altın, 2 gümüş ve 9 bronz olmak üzere toplam 13 madalya ile 35. basamakta yer almıştı.

Paris 2024’te madalya beklediğimiz dalların başında gelen Kadınlar Voleybolda, 2023 yılının dünyada 1 numarası Milli Takımımız ile dördüncülükle yetinerek, hayal kırıklığı yaşadık.

Madalya beklediğimiz güreş, boks, tekvando, halter ve okçulukta altın madalya hayallerimizi bir başka olimpiyata bıraktık.

Atıcılıkta Şevval İlayda Tarhan-Yusuf Dikeç ile Gümüş, Boksta Buse Naz Çakıroğlu ve Hatice Akbaş ile Gümüş, Esra Yıldız Kahraman ile Bronz, Güreşte Taha Akgül, Buse Tosun Çavuşoğlu, Tekvandoda Nafia Kuş Aydın, Okçulukta Mete Gazoz-Ulaş Berkim Tümer-Abdullah Yıldırmış’ tan oluşan takımımızla bronz madalyanın buruk mutluluğunu paylaştık.

Öncelikle, önemli olan “Olimpiyatlara katılmaktır” denir. Bu söze şapka çıkarmamak elde değildir ama önemli olan bir diğer konu da, dünyanın bu en büyük spor organizasyonunda madalyalar kazanmaktır. Ülkeler sporcularını ve takımlarını deneyim kazansınlar diye değil, madalya kazansınlar diye Olimpiyat Oyunları’na gönderirler. Ülkeler kazandıkları madalyalar ile spora ve spor dallarına verdikleri önemi gösterirler. Ülkeler bilinirliklerini, kimliklerini ve reklamlarını da özellikle sporcu ve takımlarının elde ettikleri altın madalya sayıları ile perçinlerler.

Olimpiyat Oyunları’nın 3 kelimeden oluşan Latince sloganı; “Citius, Altius, Fortius” yani “Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü”dür.

Bu slogan doğrultusunda söyleyecek olursak, Paris 2024’te sporcularımız genel olarak teknik ve taktik olarak yeterli görünürken, hız/sürat ve güçlülük yönünden ne yazık ki istenilen seviyede değillerdi.

Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın dikkat çeken özelliklerden biri de tüm spor dallarına olan yoğun ilgiydi. Fransızlar kendi sporcuları olsun olmasın tüm spor tesislerini tıklım-tıklım doldurarak, spor kültürünün ne demek olduğunu tüm dünya aleme gösterdiler.

Paris 2024’te üzülerek gördük ki, ülkemizde bilinen spor dallarının dışında da dallar var ama ne yazık ki bu spor dallarından ne bir haberimiz ne de yabancılaştığımız bu spor dallarından olimpiyatlara taşıyacağımız sporcularımız ve takımlarımız var. Ayrıca Olimpiyatlara yeni eklenen spor dallarından breaking (break dans), dalga sörfü, kaykay ve spor tırmanışına da henüz çok uzağız. Bu noktada akıllara bir soru da gelmiyor değil. Soru şu; 90 milyonluk ülkemizde bizlere öğretilmeyen(!) çok sayıdaki olimpik spor dallarından bir haberimiz yokken ve her spor tesisini dolduracak bilinçli bir spor kültürümüz soru işaretiyken, nasıl oluyor da “Olimpiyat Oyunları’nı düzenleme” gibi istekte bulunuyoruz? Bunu gerçekten anlamış değilim. Sadece istemekle hiçbir şeyi elde edemezsiniz. İsteğimizin ancak ortaya koyduğunuz değerlerle karşılık bulacağını aklımızdan çıkarmamamız gerekir.

Gelelim sonuca…

Bir Olimpiyat Oyununu daha geride bıraktık.

Sporcularımızın eksikliklerini gördük. O halde bugünden itibaren bir sonraki Olimpiyat Oyunları olan Los Angeles 2028’e rotamızı çevirmemiz gerekiyor. Tabii ki öncelikli hedefimiz; DAHA HIZLI, DAHA GÜÇLÜ, DAHA YÜKSEK ve DAHA ELİT sporcular yetiştirmenin ve onları olimpiyatlara hazırlamanın yanı sıra ülkemizde sporun sadece futboldan ibaret olmadığını ortaya koyan bir spor kültürü oluşturmak olmalıdır. Bu konuda devletin, yazılı-görsel-yeni medya ve sponsorların büyük desteğine her zamandan çok daha fazla ihtiyacımız vardır. Bu söylediklerimizi eğer her Olimpiyat Oyunları’ndan sonra da söylemeye devam edeceksek o zaman “Batı cephesinde yine değişecek bir şey yok” demektir.

Sözün özüne gelince…

Madalya kazanan veya kazanamayan tüm sporcularımıza verdikleri “Olimpiyat Ruhu” mücadelesi için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Avni KÜPELİ

avnikupeli@hotmail.com

TRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.