Nerede Kalmıştık?

Bu köşemizdeki basketbol ile ilgili son yazılarımızda, “Kuzuların Sessizliği” filminde olduğu gibi “Federasyonun Sessizliği” ve (A) Milli Basketbol Takımımızın önlenemeyen inişli grafiğinden söz ederek, yetkilileri göreve çağırmıştık. Baktık ki “Batı Cephesinde Değişen Bir Şey Yok”, kaldığımız yerden devam edelim dedik.

Neyse ki, Avrupa Şampiyonası Elemelerindeki son iki maçımızı da kaldığımız yerden yine aynı umutsuzluk ve umursamazlıkla tamamlayarak, kabuslu günlere şimdilik bir ara verdik.

Karlı ve soğuk bir kış gününde Basketbol Gelişim Merkezi’nde ağırladığımız İtalya karşısında her zamanki gibi 5 bilinmeyenli denklemi oynadık ve sahadan 13 sayı farkla yenik ayrılarak adeta buz kestik. Yeniden yapılanmaya giderek, genç oyuncularını Avrupa piyasasına sunan Çizme basketbolu karşısında farklı yenik götürdüğümüz maçta bir ara farkı 7 sayıya kadar indirdik diye sevindik(!) Zaten, İtalya’nın başarılı oyunundan etkilenen koçumuz Ergin Ataman’ın da maç sonu açıklamasında sadece rakibi tebrik etmekten başka bir çaresi de kalmamıştı.

Ardından, FB’li Tarık Biberoviç’in son saniye basketiyle evimizde yendiğimiz, Avrupa’da adı-sanı duyulmamış, basketbol tabiriyle pırpır oynayan İzlanda’ya da deplasmanda diş geçiremeyerek, parkeden 12 sayı farkla mağlup ayrıldık ve buz gibi soğuk İzlanda’da yine donduk kaldık. Ancak ne mutluyuz ki, İtalya ve İzlanda’nın ardından grup üçüncüsü olarak (!) Şampiyonaya adımızı yazdırdık yazdırmasına ama bu dereceye sevinelim mi, yoksa üzülelim mi bilemedik.

Şimdi de gelelim madalyonun öteki yüzüne…

Bir süre önce Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu güven tazelemiş ve yeni yönetim kurulu oluşturulmuştu. Daha önce, ara bir dönemde, kısa süreli Federasyon Başkanlığı yapan eski milli basketbolcu Harun Erdenay, Başkan Vekilliğine getirilince, gelecek için umutlanmıştık ama, nafile… Harun Erdenay, Türkiye-İtalya maçından önce yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamalarında, sanki her şey çok güzelmiş, hiçbir sorunumuz yokmuş gibi güllük-gülistanlık bir tablo çizince yine kendi kendimize “nerede kalmıştık?” sorusunu sormadan edememiştik.

İtalya örneğinden hiç mi etkilenmemiştik acaba? Ellerinde çok sayıda dünyaca ünlü basketbolcuları olmasına rağmen, genç bir jenerasyona yönelen İtalyanlar, İstanbul’da adeta gövde gösterisi yaparken, bizler NBA’de umduğunu bulamayarak Avrupa’nın yolunu tutan oyuncularımıza (eski yüzlere) bel bağlamayı sürdürmüştük. Yıllardır, tüm takımların beyni konumunda kabul edilen yerli oyun kurucular (playmaker) yetiştirelim diye-diye adeta dillerinde tüy biten gerçeği görenlere, Milli Takıma çağrıldığı halde mazeretler üretip gelmeyerek ceza alan ABD’li devşirme Shane Larkin’i diretenler keşke neyi amaçladıklarını bir anlatabilseydiler de her birlikte öğrenebilseydik.

Şimdi de gelelim Milli Takımımız bazındaki bir diğer anlamsız kısır çekişmeye…

Fenerbahçe Beko ile Panathinaikos takımları arasında oynanan Euroleague maçında, FB taraftarı ile polemik yaşayan koç Ergin Ataman’a kızgınlık nedeniyle Sarı- Lacivertli kulüp, Milli Takıma oyuncu göndermeme kararı almıştı. Ergin Ataman’da bu olayın hemen ertesi gününde yaptığı açıklamasında: “Hareketimin Fenerbahçe camiasında yarattığı rahatsızlığın farkındayım. Hiç arzu etmediğim şekilde oluşan algı dolayısıyla da samimi üzüntümü belirtmek isterim. Yaşanan olay dolayısıyla kırdığım tüm FB camiasından özür dilerim” demişti. Peki, bu noktada beklenen neydi? Basketbol Federasyonunun anında harekete geçerek, FB Kulübü yetkilileri ile Koç Ergin Ataman’ı bir araya getirmesi ve sorunu tatlıya bağlamasıydı ama “hareketsizliğin kronikleşmesinden” olsa gerek, böyle bir adım atılma gerekliliği bile duyulmadı. Peki, sonra ne oldu? Baktılar ki, nasıl olsa elemelerden finallere gitmek çok önceden garanti altına alınmıştı alınmasına ama devlerin arenası olan Avrupa Şampiyonası (EuroBasket), FB’li oyuncular olmadan olmayacaktı. Neticesinde duruma bir el koymak ve bir göz dağı vermek gerekiyordu. Ardından gereğini yapmak zorunda kalan TBF Başkanı Hidayet Türkoğlu’ndan sert bir açıklama geldi: “Bu tavır devam ederse yönetim olarak gereken yaptırımları uygulayacağız.” Buyurun, şimdi de buradan yakın. Bu konuda daha neler mi olacak? Son güne kadar bekleyip, hep birlikte göreceğiz.

Elemeleri artık şöyle veya böyle geride bıraktık. Bundan sonra önümüzde 27 Ağustos-14 Eylül 2025 tarihleri arasında dört ülkenin ev sahipliğinde düzenlenecek Avrupa Basketbol Şampiyonası var. Bu mantıkla ve yıllardır değişmeyen düşünce yapısıyla yola devam edildiği taktirde korkarım EuroBasket’te de yeni bir hüsranla karşı karşıya kalacağız.

Milli Takımımızdaki bu büyük düşüşün yanı sıra, son yıllarda yaşanan kısır döngü ve çekişmelere, 30 yılını basketbola adamış biri olarak şahit olmak inanın insanın canını çok acıtıyor. Gönül, basketbolumuzdan güzel haberler vermek ve (A) Milli Takımımızın yeniden 2001 ve 2010 ruhlarını yakalamasını istiyor. Bu başarı ve mücadele ruhlarını son 15 yıldır istiyoruz da istiyoruz ama yine çok şey mi istiyoruz acaba

Avni KÜPELİ

avnikupeli@hotmail.com

TRT’de, uzun yıllar muhabir, spiker ve haber-spor dairesi başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Televizyonlarının ilk basketbol programı olan “Pota”yı 18 yıl aralıksız hazırlayıp, sundu. Bu dönem içinde TRT’nin yurt içi ve yurt dışında yayınladığı basketbol maçlarının televizyondan anlatımında bulundu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapan, TMOK üyesi ve sürekli basın kartı sahibi. İstanbul Nişantaşı ve İstinye Üniversitelerinde Öğretim Görevlisi olarak yer alıyor.