bahrivreskala@gmail.comİstanbul-İzmir Gençlik ve Spor e. İl Müdürü, TMOK Konsey Üyesi, İzmir KulüplerBirliği Kurucu ve Danışma Kurulu Üyesi, Türkiye Futbol Adamları Derneği İzmirŞube Başkanı, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi, Ege Tenis Eğitim VakfıKurucu Üye ve Başkanı, Atletizm, Futbol, Masa Tenisi, e. Hakemi, Atletizm, SualtıYüzme Federasyonları e. Üyesi.
İnsanlık tarihi ile birlikte hayatımıza giren spor, günümüze kadar birçok aşama kaydetmiştir. İlk dönemlerde spor, avlanma ve savaş eğitimleri amacıyla yapılmaya başlanmıştı. Araştırmalarda Mısır, Çin ve Mezopotamya uygarlıklarında sporun önemli bir yere sahip olduğu görülmüştür. Zaman içinde çeşitli spor dalları ortaya çıkmıştır. Özellikle MÖ 776 yılında esi Yunanistan’da düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunlarında dünyada sosyal ve kültürel bir etkinlik olarak görülmüş ve kabul edilmiştir. Karşılaşmalarda sporcular birbirleriyle yarışırken, eski Yunan şehir devletleri arasında barışın bir simgesi olarak değerlendiriliyordu. Oyunlarda atletizm, güreş, boks ve araba yarışları gibi sporlar, ilk Olimpiyatların ana spor dalları idi. Orta çağda ise binicilik, okçuluk, güreş gibi spor dalları ağırlık kazandı. Devamında 19. yüz yılda endüstri devrimi ile birlikte modern sporun gelişimini de görüyoruz. Artan eğitim sayesinde de dünyaya yayılan spor, sağlıklı yaşamın da önemli bir parçası oldu. Modern spor ise amatör sporcuların da yarıştığı düzenli turnuvaların yapılmasını sağladı. Geçen zaman içinde 1896 yılında Modern Olimpiyatların Atina’da düzenlenmesiyle spor, sporcuların yarıştığı ve ülkelerin temsil edildiği önemli bir konuma geldi. Öyle ki, her dört yılda bir düzenlenen Olimpiyatlar, dünyadaki en büyük spor organizasyonu olarak yerini aldı. Bugün de Olimpiyatlar, Avrupa ve dünya şampiyonlukları, futbol, basketbol, tenis gibi milyarlarca izleyicisi olan uluslararası büyük karşılaşmalar yapılmaktadır. Bu da yapıldığı ülkelerin tanıtımı yanında barışı ve iş birliğini sağlayan önemli bir etkinliktir. Ancak her etkinlikte, her organizasyonda sporda olması gereken Fair-Play’in de yer alması gerekli ve çok önemlidir. Zira Fair-Play’in olmadığı yerde spordan bahsetmek mümkün değildir.
Sporda Fair-Play…
20. yüzyılın sonlarına doğru bazı kuruluşlar, kurumlar, sporda, kültürde, yaşamın her alanında Fair – Play’i bir eğitim aracı olarak da görmüşlerdi. Dünyada ciddi olarak ilk Fair-Play çalışmalarının temeli, 1963 yılında Gating’de (Almanya) UNESCO Gençlik Enstitüsü’nün tertiplediği bir toplantıda atılmıştır. Toplantıda sporda şiddet konusu tartışmaya açılmıştı. Fair-Play sporda centilmenliği ifade etmektedir. Zira sporda dürüstlük esastır anlayışı içinde, dürüst oyun ve dürüst davranışlar Fair-Play gereğidir. Fair-Play, sporda kurallara uymanın yanında, belli bir davranış tarzının sergilenmesidir. Yarışmalarda rakibe saygılı olmak, fizyolojik ve psikolojik açıdan zarar vermemektir. Rakip bir düşman değil, oyunun bir parçasıdır. Bu nedenle rakibin onuruna saygı duyulmalı, hile ve şiddete asla baş vurulmamalıdır.
Ülkemizde, ilk resmi kurumsal Fair Play yapılanması, 17.Kasım.1981 tarihinde, Fransa’nın Sorbonne şehrinde, 23 Haziran 1894 tarihinde kurulan Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC’nin tavsiyesi üzerine, TMOK – Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi bünyesinde rahmetli Turgut Atakol başkanlığında TMOK Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan Fair Play Komisyonu’dur. Bu kısa bilgilendirmeden sonra sporda yönetim nasıl olmalıdır diye sorguladığımızda; karşımıza spor sayesinde günümüze kadar spor yapanların fiziksel başarılarını ve toplumların kültürel değerlerinin görüldüğü çok anlamlı ve önemli bir etkinlik çıkmaktadır. Peki günümüzde ülkemiz sporunda yöneticilerde, sporcularda, futbolcularda, taraftarlarda, spor paydaşlarında istenilen Fair-Play anlayışı var mıdır? Hayır bazılarında yoktur, olmadığını da görüyoruz. O kadar ki; özellikle futbolumuzda tarihi futbol kulüp yönetimlerinde, gençlere, taraftarlara örnek olması gereken bazı başkan ve yöneticilerde maalesef Fair-Play’i, centilmenliği göremiyoruz. Görsel ve yazılı basın yoluyla birbirlerine saygısız ve çirkin açıklamalarla taraftarlara, spor camiasına kötü örnek olmakta, şiddeti körüklemektedirler.
Çok değil kısa bir zaman öncesinde neredeyse futbol kulüp yönetimlerimizin tamamında örnek centilmen davranışlar sergilenmekteydi. Öyle ki; karşılaşmalar sonunda ev sahibi takım başkanları, yöneticileri mağlup olsalar bile rakip misafir takımın başkanı ve yöneticilerini saygılı bir şekilde tebrik ediyorlardı. Hatta İstanbul ve İzmir Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü görevlerim sırasında bizzat şahit olduğum üzere İzmir ve İstanbul kulüp başkanları, yöneticileri futbol karşılaşmasından sonra karşılaşmanın sonucu ne olursa olsun, İzmir’de önceki TFF Türkiye Futbol Federasyonu ve Altay Kulübü Başkanlarından rahmetli Mazhar Zorlu’nun Kordondaki Bergama Restoranında birlikte yemek yiyorlardı. Bu davranışla hem taraftarlara birlik beraberlik mesajı veriyorlardı, hem de sporda olması gereken Fair-Play’i, centilmenliği uyguluyorlardı. Benzer davranışlar, görüntüler İstanbul’da ezeli rakipler olan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray Futbol Takımlarımızın rahmetli Başkanlarında; Süleyman Seba (Beşiktaş), Fikret Arıcan (Fenerbahçe), Ali Uras da (Galatasaray) görülüyordu. Ama günümüzde maalesef bu güzel örnek davranışlar yok. Öyle ki; İstanbul’da görsel ve yazılı basında bazı kulüp yöneticileri birbirlerine saygısızca, Fair-Play’e aykırı, sporda olmaması gereken açıklamalarla maalesef kötü örnek oluyorlar. Daha geçen sezon ülkemizi yurt dışında da temsil eden iki güzide İstanbul kulübümüzün Yönetim Kurulu üyeleri, medya hesaplarında yaptıkları paylaşımlarla, karşılıklı olarak birbirlerine çok çirkin, ağıza alınmayacak kelimeler ve cümlelerle hakaret etmişlerdi. Bu davranışları ile gençlere, taraftarlara ve bütün spor camiamıza saygısızlık yapanlar hakkında, ilgili resmi kurumların ceza vermeleri gerekli ve çok önemlidir. Aksi takdirde taraftarları birbirlerine düşman eden bu tür üzücü ve çirkin davranışlar devam ederse, maalesef futbolumuzda, sporumuzda istenilen başarı gelmeyecektir. Gerekli işlemler yapılmaz ise sahada sağlıklı, Fair-Play’e uygun rekabeti ve adaleti de sağlamak mümkün olamayacaktır.