ozellutfu@gmail.com
Gazeteciliğe Yankı Dergisi'nde başladı. Ankara Ün.SBF ve AÜ. İkt. Fak. bitirdi. Gelişim Grubu'na, Hıncal Uluç'un ekibine girdi; Burada Söz Gazetesi ile birlikte aralarında Gelişim Spor, Erkekçe, Kadınca, Nokta gibi dergilerin bulunduğu yayınlarda, Sabah Grubu'nun Aktüel, Para dahil bütün dergilerinde, Yeni Yüzyıl, Radikal/Fanatik ve 16 yıl sürecek Vatan Gazetesi'nde muhabir, büro şefi, haber müdürü, temsilci olarak görev yaptı. Bu arada Ankara Radyosu, Türkiye'nin Sesi Radyosu, TRT 1, TRT 2, TRT Spor ve TRT Türk kanallarında yorumcu ve moderatör olarak çalıştı. NTV ve NTV Spor başta olmak üzere pek çok tv kanalında spor yorumcusu olarak yer aldı. 12 yıldır Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Spor Gazeteciliği dersi veriyor. Halihazırda TRT SPOR ve TRT Ankara Radyosu’nda spor yorumcusu olarak yer alıyor.
Beklenemedik bir turnuva oynadık. Yarın tamamlayacağız. İlginç bir şekilde bu gruptan en iyi üçüncüler arasına girerek nasıl çıkarız hesapları yapanlar var. Yani öncelikle İsviçre’yi yeneceğiz. Averaj içinde üçten aşağı atmamamız lazım Hani -2’yle kapatabilirsek bir şans olur, diye yazılıp, konuşuluyor. Matematik izin veriyor, sözümüz yok! Ancak fotoğraf öyle demiyor! Yazan da konuşan da farkında işin ama maksat kendimizi kandırmak olsun. Ha bir de gol yemeyeceğiz. Ya da yesek bile bol bol atacağız. Ben inanmıyorum. Laf olsun diye, yaygın deyişle “gaz”la idare ediyoruz aslında. Hep böyle oldu. Dünya üçüncülüğünden bile değerli bulduğum 2008 Avrupa Şampiyonası’nda başarının taktikten daha çok Fatih Terim’in futbolcuları kapatıp yoğun doldurma seanslarıyla geldiği sır değil. Sahada milli takım arayanlar için “aha bunlar” dedik! Ama o günlerde medya/hoca kavgasında bir yumruk atma eksikti. O da zaten yıllar sonra bir futbolcunun gazetecinin boğazına sarılması noktasına geldi! İlginçtir aynı teknik direktörle!
Ama öyle olunca böyle oluyor! İn, çık! Sürekli zikzak!
Galler beraberliği ile bir puan alsaydık, bu maça farklı çıkardık elbette. Ama öyle bir durum yok. Daha fenası böyle reaksiyon gösterecek bir ekibimiz yok. Onlar profesyonel. Halkımız amatör bir coşkuyla galibiyet, zafer düşülüyor ama işler öyle yürümüyor!
Aslında sorun ne biliyor musunuz?
Her seferinde inanılmaz bir toleransa yeniden başlıyoruz. Aslında halkımız milli takım kavramını seviyor. Kazandığı zaman da mutlu oluyor. Kazandığı zaman her seferinde dünya şampiyonu olmuş muamelesi yapılıyor. Yergi, eleştiri kaybedince çok çabuk sertleşiyor. Medya ve milli takımı oluşturan bütün unsurlar arasında kavga hiç eksik olmuyor. Tekin direktörler bir, “içimizdeki İrlandalılar” diye sallıyor, bir “utanmazlar, ahlaksızlar” diyor, bizim taraf da yazarken ve konuşurken karşılığını aynı sertlikte veriyor. İş uçakta teknik direktörün önünde futbolcunun gazeteci boğazlamaya kalkışmasına kadar ulaşıyor işte. Futbolcuların arasında bulunan bazı tipler daha maç oynanmadan prim pazarlığına giriyor, biz utanıyoruz!
Aslında ortada hiç sevgi yok, hoşgörü yok, anlayışlı davranma yok! Günlük harala gürele yuvarlanıp gidiliyor.
Gitmeden neredeyse şampiyon ilan edildiğimiz bu turnuvada yaşadığımız hayal kırıklığının faturası elbette olacak. Ama en komik laf, “sorumluluğu üstleniyorum”! Sonra işe devam! Sorumluluğu üstlenen istifa eder, ayrıca etmelidir de. Milli futbol takımında artık farklı insanlar görev yapmalıdır. Sırf Trabzonlu diye kulübeye hiçbir özelliği olmayan yardımcıları doldurulmamalıdır. Teknik Direktör, “gördük ama müdahale edemedik” diyor. Geminin kaptanı bunu derse, yardımcılarından ne beklersin ayrıca? Ben ileri gideyim, bizde teknik direktör var mı? Bizde antrenör var mı? Egolardan başka ne var? Sistem ve istikrar sorununu başka nasıl anlayabiliriz?
Velhasıl İsviçre maçının sonucunu bilmiyoruz ama turnuvanın en kötü futbol oynayan takımıyız. İsviçre Pazar günü bir üst tura çıkabilmek için elinden geleni yapacaktır. Yahu bir takımın hangi seviyede maça hazır olduğunu ulusal marşlarını dinlerken futbolcuların gözlerinden anlarsınız. Bizde kimde o ışık, fer vardı Allah aşkına? Bitse de evimize dönüp tatil yapsak havasında futbolcular, çaresizliğini açık açık söyleyen bir teknik direktör!
Artık önümüzde Dünya Kupası eleme maçları var!
O da Eylül’de başlayacak. Kısa sürede de tamamlanacak. Bundan daha iyi olur muyuz? İhtimal dahilinde. Kimse Eylül’de henüz form tutmamış olacak ama sonuçta sahaya çıkılacak. Bu işleri toparlayacak taraf da aslında Futbol Federasyonu olmalı. Ama onlar da anlamsız ve saçma sapan bir kararla yabancı sayısına getirdikleri kısıtlamaya devam kararıyla başka bir cephe açtılar. Onunla mı uğraşsınlar milli takımı havaya sokmak için mi çabalasınlar Allah’a emanet!
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç demiş ki, “Yabancı teknik direktörler Türkiye’ye gelip çalışmak istemiyor!”
Bizim fotoğrafımızı elalem taa nerelerden çekiyor!
Gazeteciliğe Yankı Dergisi’nde başladı. Ankara Ün.SBF ve AÜ. İkt. Fak. bitirdi. Gelişim Grubu’na, Hıncal Uluç’un ekibine girdi; Burada Söz Gazetesi ile birlikte aralarında Gelişim Spor, Erkekçe, Kadınca, Nokta gibi dergilerin bulunduğu yayınlarda, Sabah Grubu’nun Aktüel, Para dahil bütün dergilerinde, Yeni Yüzyıl, Radikal/Fanatik ve 16 yıl sürecek Vatan Gazetesi’nde muhabir, büro şefi, haber müdürü, temsilci olarak görev yaptı. Bu arada Ankara Radyosu, Türkiye’nin Sesi Radyosu, TRT 1, TRT 2, TRT Spor ve TRT Türk kanallarında yorumcu ve moderatör olarak çalıştı. NTV ve NTV Spor başta olmak üzere pek çok tv kanalında spor yorumcusu olarak yer aldı. 12 yıldır Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Spor Gazeteciliği dersi veriyor. Halihazırda TRT SPOR ve TRT Ankara Radyosu’nda spor yorumcusu olarak yer alıyor.